Batı'nın iki yüzü

A -
A +

Ortaöğretim yıllarında öğretmenlerimiz İstiklal Marşındaki "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" sözlerini açıklamada güçlük çekerlerdi. Biz de esasen bir şey anlamazdık. Rotasını batıya çevirmiş Cumhuriyet'in "yurtta sulh, cihanda sulh" parolasıyla yetiştirilen ve dünya barışına temiz yürekle inanan çocukları olarak batılılığa özeniyorduk. Bizden her bakımdan ileri olan Batı'nın her şeyine hayrandık. O sıralar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan beyaz kitapları okudukça teslimiyetçi bir ruh hali içinde bu hayranlığımız daha da artıyordu. Batı, ulaşılması zor pırıl pırıl bir ufuktu bizler için. Kendi kültürümüzün insana verdiği olağanüstü değeri göz ardı edip batının hümanizmine sarılıyorduk. Gerçekler, ebedi olarak saklı kalmaz. Zamanla göz kamaştırıcı sırları dökülüp entrikaları, iç hesapları, art niyetleri ortaya çıktıkça, Batı'nın gizli yüzünü görüp Akif'in ne demek istediğini anlamaya başladık. Tarihî sırlar birer ikişer ortaya çıkıyor ve biz hâlâ anlamaya devam ediyoruz. Geçen gün gazetelerin birinde ilginç bir haber okudum. İngiltere 1. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale'de hardal gazı kullanmış! (Bu arada Saddam Hüseyin'in Felluce'de zehirli hardal gazı ile katliam yaptığı için idam edildiğini hatırlayalım.) Gazetenin kaynak belirterek verdiği bilgiye göre; dönemin Savaş Bakanı olan Sir Winston Churchill, Türklerin insan değil; insanla maymun arası barbar olduklarını ve bu nedenle de imha için zehirli gaz kullanabileceklerini savunmuş! Kendisine muhalefet eden Kraliyet Hava Kuvvetlerine yazdığı ikna mektubunda şöyle demiş: "Medeni olamayan barbar kabilelere karşı zehirli gaz kullanabiliriz. Üstelik, düşmanın bunu üretme ve kullanma kapasitesi yokken gaz kullanılmasından yanayım." Bugün Huntington'un o uğursuz "medeniyetler savaşı" tezini doğrularcasına ötekilere ve medeniyetlerine saldıran Batı'nın tarihinde insanlık dışı bir zulüm gerçeği olduğunun ürpertici bir kanıtı bu... Batı'nın diğer yüzü Ancak, insanlığın sınırı ve milliyeti yoktur. Aynı Batı'nın cilalı yüzünde gerçekten insanlık ve barış ülküsüne inanmış insanlar da var. İşte bir başka gazete haberinden düşündürücü örnek verelim: Belçika'nın siyasi gazetelerinden De Standaard, İslam'ı anlatan yazılar yayınlamış, okurlarına Kur'an dağıtmış. "Avrupa'da ve Belçika'da milyonlarca Müslüman yaşıyor. Yan yana değil, birlikte yaşamak için İslam'ı öğrenmek zorundayız" diyen gazetenin Genel Yayın Müdürü Bart Sturtewagen, sözlerini şöyle tamamlıyor: "Biz Avrupalılar, İslam'ın içimizde olduğunu kabul etmeliyiz. İslam'ı bilmeden Danimarka'da çizilen karikatürlere Müslümanların verdiği tepkiyi anlayamayız. İslam'ın tarihini bilmeden Irak savaşını ve savaş sonrasında oluşan çatışma ortamını algılayamayız. Ne kadar zor olursa olsun, dostluğa giden yegâne yolun bilmekten ve tanımaktan geçtiğini unutmamalıyız." Ancak böylesi sağduyunun, "öteki"ni tanıma ve anlama gayretlerinin egemen olacağı Batı, yitirdiği itibarı kazanabilir. Yorum sizin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.