Hasta olduğum veya kendimi keyifsiz hissettiğim zamanlar okumak için özellikle Türk Edebiyatı Dergisi'ni seçerim. Burada okuduğum bazı yazılar yaraya sürülmüş merhem gibi üzerimde iyileştirici bir etki yapar, en azından beni moralman güçlendirir; gündemin çalkantıları içinde yüreğimde derinleşen mana boşluklarını doldurur. Derginin Kasım sayısında okuduğum Aziz Hocamız Ahmet Kabaklı'nın "Kaya Yankısı" yazısı da böylesine etkilendiğim yazılardan biri. Bu yazısında Kabaklı,Yunus Emre'nin: "Dertsizlere benim sözüm benzer kaya yankısına" dizelerine sosyal eleştiri açısından yorum getiriyor ve şöyle diyor: "Duygulu, heyecanlı, her kötülüğü, yolsuzluğu ve zalimliği kendisine dert edinen bir insanın, bu gibi şeylere aldırış etmeyen; vurdumduymaz, çıkarcı tipler karşısındaki üzüntüsünü hiçbir söz bu kadar güzel anlatamaz... İçli yüreğinizi açarsınız; söylersiniz, yanar yakılırsınız, bir çift sözden, bir bakıştan, bir evetten medet umarsınız. Karşınızda ise kendi iç pazarlığı ile meşgul, küçük hesap, gelgeç mantık peşinde, yüzünüze bel bel bakan veya senin nene gerek gibisinden yarı alaycı başını sallayan birisi durmaktadır." Hayatımızın her anında yaşadığımız; zulüm kaynağı olan bu sosyal gerçek; bu trajik tablo yalnız ülkemizi değil, bütün dünyayı içine alan çarpıcı bir tesbit... Bir yanda dertliler (ki, Kabaklı Hoca da bir alp-eren olarak mücadele bu dertliler zümresinin seçkin bir örneğidir); diğer yanda dertsizler... Köhne dünya, göz boyayıp iç boşaltan medeniyet; nedense hep dertsizlerden yana; sürekli dertsiz üretiyor. Onlar çoğaldıkça ortalık zulümden geçilmiyor. Egolar büyüyor, sevgisizlik dal budak salıyor; kahredici bir nemelazımcılık, adaletsizlik, anlayışsızlık toplumsal yaralara sebep oluyor. Bu trajik gelişime ne yazık ki kayıtsız kalıyoruz. Dertsizleri, "kendini bilme" yolunda insanı hazırlamayan, köksüz ve içi boş eğitim sistemiyle, medyasıyla, borsasıyla, vur patlasın çal oynasın havalarıyla, çocuklara bencil olmayı aşılayan aile terbiyesiyle biz üretiyoruz. Çarpıcı bir örnek mi istiyorsunuz? İşte size her TV kanalında karşınıza çıkan Hazırkart reklamındaki özgür kız modeli... "Ben özgürüm" teranesiyle, yarı çıplak kıyafeti, sırtında heybesi başıboş dolaşmalarıyla yaşıtlarına verdiği mesajlar nedir? "Ben kimseyi takmam... Aileymiş, bağlılıkmış, sorumlulukmuş, çalışmaymış, hepsi bana vız gelir! Yalnız kendimi düşünür, yalnız kendi keyfime bakarım; istediğim an istediğim yere çeker giderim, canımın çektiğini, aklımın estiğini yaparım... Kimsenin duyguları, ıstırapları beni ilgilendirmez. Ben sadece ve sadece kendime bakarım. Hayatın tadını çıkarmağa çalışırım. Kimseye bağlanamam, hiçbir yerde kök salamam. Sadece ben önemliyim!...Ben...ben...ben!" Böylesi bir özgürlük anlayışıyla gerçek hayatı sürdürmek mümkün olamayacağına göre reklamcıların hayatlarının baharında, zaten hayatı toz pembe gören veya isyan duygularıyla ruhları çalkalanan yeni yetmelere sunduğu model sizce sağlıklı mı? (Türk Edebiyatı Dergisine abone olmak isteyenler için Tel:0212 527 50 32-526 16 15 )