Modernite ve gelenek arasında sıkışıp kalmış Türkiye'de aile kurumu büyük sorunlar yaşıyor ve sarsıntılar geçiriyor. Bir bakıyorsunuz; zengin ve entelektüel ailelerin çocukları kıyılarda, köşelerde sefalet içinde uyuşturucu komasına giriyor veya satanizm gibi sapık eğilimlere kapılıyor. Öte yandan eğitimden nasibini almamış, yoksulluk ve mahrumiyetle kıvranan, aşırı tutucu ailelerde Güldünya ve Nuran örneklerinde olduğu gibi aslında akıl almaz bir vahşet diye nitelendireceğimiz töre cinayetleri işleniyor. Bunlar, gündeme geldiğinde hepimizin yüreğini ağzımıza getiren, dehşet içinde hop oturtup hop kaldırtan genel bir cinnetin parçaları... Ve Türkiye halkının moralini bozan, sicilini karalayan ayıpları... Türk ailesindeki bu sağlıksız gidişatı, sahipsiz kalan gençlerin içinde bulundukları çıkmazı zaman zaman yazılarımıza konu edip el birliği ile çareler üretilmesi konusunda uyarılarda bulunuyoruz. Ama kim dinliyor? Ancak, bir vahşet olayı patlak verdiğinde sarsılıp bir şeyler yapmak için çırpınıp duruyoruz. Bir babanın öz kızını (veya bir ağabeyin kızkardeşini), onun içler acısı yakarışlarına aldırmadan iple boğması ne demek? Bu, aslında toplum vicdanına atılıp da sıkılan bir kement. Kimse buna duyarsız ve sessiz kalamaz. İki gün sonra bu dehşeti ve acıyı unutup geçemez. *** AK Parti'li 40 milletvekilinin TBMM Başkanlığına töre cinayetlerinin araştırılmasıyla ilgili olarak verdiği önergede Türkiye'de ortalama olarak 4-5 günde bir işlenen töre cinayetleri kınanarak şöyle deniliyor: "Türkiye bu ayıptan kurtulmalıdır. Töre cinayetleri ile ilgili hukuki çalışmalar yapılmakla birlikte, meselenin çözümü için sosyo-kültürel çalışmalara ihtiyaç olduğu aşikârdır. TBMM bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır." Bu önerge doğrultusunda hukuki önlemlerin alınmasının yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ve toplum önderlerince organize bir şekilde yürütülecek sosyo-kültürel çalışmalara ivedilikle başlanmalıdır. Öncelikli olarak üç hususun üzerinde durulması gerekiyor. Birincisi medya, ikincisi kadının eğitimi; üçüncüsü yoksulluğun giderilmesi. Medya artık sorumluluğunun idraki içinde olmalı; reyting herşeydir düşüncesini bir yana bırakıp toplum hassasiyetini göz önünde bulundurarak seviyeli programlara ve neşriyata yer vermeli. Devlet yoksulluğun giderilmesi konusunda acil tedbirler almalı. Ülkenin en ücra köşelerine kadar eğitim seferberliği yapılmalı; kız çocuklarının eğitimleri kesinlikle sağlanmalı. Ancak kadınların iyi bir eğitim aldığı toplum medeniyet çizgisine oturur. Çünkü; öfkelerini vahşete dönüştüren, ilkel bir zihniyetle yavrularına kıyabilen erkekleri doğuran ve yetiştiren onlardır.