Eylül ayı, bugüne kadar ayların en anlamlısıydı benim için. Bu yüzden hemen hemen her eylül, bu anlamı vurgulayan bir yazı yazardım. Biraz da bencil bir ilgiden kaynaklanıyordu bu eylül düşkünlüğü. Çünkü ben eylül ayında doğdum. Ama bu defa eylüle övgüler yapmayacağım. 11 Eylül'de benim hayatıma tahrip gücü yüksek bir bomba düştü! Allah'ın bana bahşettiği en büyük serveti, yazıyorsam en büyük desteğim, yaşıyorsam en derin manevi gücüm olan biricik ablamı kaybettim. Yalnız onunla dolu olduğum için siz sevgili okuyucularıma biraz ondan bahsetmek istiyorum. Adı Kadriye... Kadir Gecesinde doğmuştu. Yüreğindeki çocuk safiyetini her zaman muhafaza etmiş, herkesin özellikle sıkıntılı anlarının dostu, vefakâr ve cefakâr bir insandı. Mayası sevgiyle yoğrulmuştu. Hayat doluydu. Sıkıntısı olsa bile içinde yaşar, çevreye daima pozitif enerji saçardı. Kardeşten öteydi benim için; annem, babam, çocuğum, gönül dostum, sırdaşım, en çok sevenim, yoldaşım, sırdaşım, hayat arkadaşımdı. İki ayrı iplikle dokunmuş bir kilim gibiydik. Hayatın olanca mücadelesini birlikte yaparken her zorlukta, her sıkıntıda birbirinin kanatlarına sığınan iki gurbet kuşuyduk. Sevgili dostum Mehmet Nuri Yardım, Sanat Alemi sitesinde derin birlikteliğimizi çok iyi anlatmış. Kendisine teşekkür ediyorum. Otuz dokuz yıl diş hekimi ve idareci olarak devlet hizmeti yaptı. Her zaman "Ben mesleğimden hiç kazanmadım ama çok Allah razı olsun sözü aldım" derdi. Ondaki şefkat ve merhamet hissi o kadar güçlüydü ki, kim kendisinden yardım beklese elinden geleni yapardı. Üç yıl önce emekli olduğunda; "Bunca yıl mesleğimi layıkıyla, dürüstlükle yaptım. O bakımdan vicdanım çok rahat" demişti. Sanata düşkündü. Bir hobi edinmesi gerektiğini söylediğimde "Ben de yazmak istiyorum" dedi. Ona vurkaç adını verdiğim küçük hikâyeler yazmasında destek oldum. Ayrıca, birlikte oturup Karacoğlan isimli tiyatro oyunu yazdık. Sahneye konulmasını çok arzuladı. Ama bu ülkede bir sanatkârın düşlediği ilgiyi görmesi, takdir edilmesi mümkün mü? Eser, şehir tiyatrosundan gerekçesiz olarak geri döndü. Eski Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Remzi Buharalı, eseri operaya uygulamak için libretto yazdırdı ama tam o sıralarda Kültür Bakanı olan Attila Koç, onu görevinden aldığı için o da gerçekleşemedi. Güzeller güzeli ablacığımın ölümü, bütün tanıyanlarında şok etkisi yaptı. Herkesin gönlünde taht kurduğu için o, unutulmaz. Benim içinse bitmeyen bir efsane... Ben, yarı canla kalakaldım. Eylül, beni can evimden vurdu dostlarım. Bu, gözyaşlarıyla yazdığım bir yazı. İlk defa o, bir yazımı okuyamayacak ama hissedecek biliyorum. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun! Siz okuyucularımdan bu mübarek ayda hayır duanızı esirgememenizi rica ediyorum. TEŞEKKÜR Canım ablamın hastalığında beni yalnız bırakmayan başta Ümit Meriç olmak üzere bütün dostlara, onun sağlığına kavuşması için hastaneye kadar gelip dua eden Ahmet Yuter hocamıza, yardımlarını esirgemeyen Nevzat Bayhan'a, Tuncay Önür'e, Sanat Alemi Sitesinin bütün gönül dostlarına, ölümünde cenazesine gelen ve duasına katılan sevenlerine, bizzat evime gelen, telefon ve faksla taziyede bulunan Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay'a, Belediye Başkanımız Kadir Topbaş'a ve bütün arkadaşlara, akrabalara ve okuyucularıma teşekkürlerimi sunuyorum.