Derviş Sofraları

A -
A +

Lezzetli yemek tarifleriyle tanınan Sahrap Soysal'ın yeni çıkan "Derviş Sofraları" isimli; Tasavvufta yeme-içme kültürünü ve sofra adabını anlatan kitabı, ilkin ismiyle dikkatimi çekmişti. Doğan Yayıncılıktan kitabın tanıtımıyla ilgili daveti alınca gittim. Hilton Otelinin Şadırvan salonunda, asude bir ortam içinde "Mevlevi müziği" eşliğinde damak tadımıza uygun olarak hazırlanmış ikramlarla çok hoş ve samimi bir tanıtım ve sohbet toplantısı gerçekleştirildi. Sahrap Hanım güleç ve cana yakın haliyle misafirleriyle tek tek ilgilendi. Sahrap Soysal geleneksel Anadolu mutfağının izinden giden; Anadolu kültürüne vakıf bir yemekçi. Bu kitabı hazırlamak için bütün Anadolu'yu dolaşarak araştırma ve incelemeler yapmış, yeme içme törenlerine katılmış. Tasavvuf felsefesinin bir parçası olan yemek kültürünün ve sofra adabının Anadolu halk mutfağını ve mutfak kültürünü derinden etkilediğini fark etmiş. Soysal, toplantıda yaptığı konuşmada (ve kitabının önsözünde) tasavvuf felsefesinin halk kültürüne yaptığı etkilerden bahisle şöyle diyordu: "Tasavvuf felsefesi, sofrada bulunan çiğ ya da pişmiş her yiyeceği kutsal kabul ediyor; hemen hemen bütün yiyeceklere ve içeceklere sembolik anlamlar yüklüyor. Sebze ve meyveleri o kadar güzel deyim, deyiş ve beyitlerle anlatıyorlar ki, ıspanağı, kerevizi ya da pırasayı yerken kendinizi yücelmiş, kutsanmış hissediyorsunuz." Kitap, krome-lüks kâğıda özenli baskıları, enfes yemek resimleri ve mizanpajıyla 400 sayfalık, albenisi olan bir eser. Tasavvuf felsefesi ve kültürüyle ilgili geniş ve ayrıntılı bilgiler verilmiş. Kültür zenginliğimizi damak tadıyla birlikte bugüne taşıyan Sahrap Soysal'ı ve böyle kıymetli bir kitabı kütüphanelerimize kazandırdığı için Doğan Yayıncılığı tebrik ediyorum. (Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık, Tel: 0212 246 52 07, Faks: 0212 246 44 44) Mevlana-Simyacı senfonik şiiri Cadı kazanı gibi kaynayan; insanların sürekli çatıştıkları, birbirlerini ötekileştirdikleri dünyamızda evrensel barışı sağlamak, insanları sevgi ve kardeşlik ekseninde buluşturmak için çabalayan gönüllüler ve gönüllü kuruluşlar da var. Drum Organizasyonu bunlardan biri. Drum Projesi adı altında ayrımcılık gütmeden bütün insanları müziğin evrensel dilini kullanarak barışa, hoşgörüye ve anlayışa davet eden etkinlikler yapıyor. 24 Aralık Pazartesi akşamı gerçekleştirilen Mevlana-Simyacı senfonik konser ve gösterisi bunlardan biriydi. Mevlana, yedi yüzyıl önce "Can konağını aramadaysan, cansın. Bir lokma ekmek arıyorsan, ekmeksin. Şu nükteyi biliyorsan; işi biliyorsun demektir; neyi arıyorsan O'sun sen" diye sesleniyor ve insanoğlunu kendini arayış serüvenine sürüklüyor. Aynı çaba günümüz yazarlarından (Mevlana'nın etkisinde kalmış) Paulo Coelho'da da var. Ünlü eseri Simyacı, bu kendini arayış serüveninin tipik bir örneği. Drum, evrenseli yakalama adına Mevlana'dan ve Simyacı'dan esinlenerek bu konseri hazırlatmış. Bestesini Sabri Tuluğ Tırpan'ın yaptığı senfonide solistliği Sertab Erener üstlenmiş. Görsel ögeleriyle birlikte dikkat çeken, değişik çalışma ortaya çıkmış. Semazenlerin görsel figür olarak kullanılışlarını yadırgıyorsunuz, klasik Mevlana havasını bulamıyorsunuz ama etkileniyorsunuz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.