Âşıkının sürekli peşinden koşmasından, yalvarışlarından, vuslat uğruna her çareye başvuruşlarından rahatsız olup onu sürekli koğan, aşağılayan, nazlı maşuk, âşık peşini bırakıp görünmez olduğunda ilkin şaşırır, sonra meraklanır, daha sonra ilgilenir. Uzun süre ses seda çıkmayınca bu defa o, âşıkın peşi sıra gider. Aşk serüveninin garip seyirlerinden biridir bu... Şu körü körüne AB sevdalıları, bunca dayatmalara, onur kırıcı söylemlere aldırmadan ne olursa olsun; yeter ki AB'ye girelim diye feryat ü figan ede dursunlar, biz işimize bakalım. Öz güvenimizi tazeleyelim. Birbirimize tutunalım, dil ile bağlanalım, gönüllerde kaynaşalım, adalete yapışıp hakka, hukuka saygılı olalım; demokrasimizi geliştirelim; bütün gücümüzle çalışalım, bütün kurumlarımıza çeki düzen verelim. Kısacası her alanda kalkınma hamlesi yaparak muasır medeniyetlerin üstüne çıkalım. Karşılarında güçlü bir Türkiye görünce AB nasıl olsa peşimizden koşacaktır. Nitekim, Fransız parlamentosunun sözde Ermeni soykırımını inkârı yasaklayan abuk sabuk kararı almasından sonra AB'ye ilginin daha da azalması, çalışmalardaki gevşeklik AB'nin de dikkatini çekmiş olacak ki, AB komisyonu üyesi Rehn, AB ülkeleri arasında aleyhimize yapılan tartışmaları eleştirerek şöyle diyor: "Bunlar hem bizim güvenilirliğimizi hem de Türkiye'nin reform çalışmalarını zayıflatıyor. Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz." Sırtımızı dönsek, arkamızdan koşacaklar!.. İnanın! Bizim esas mücadelemiz kendimizledir. *** 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında, bir kanalda cumhuriyet ve demokrasi konusunda gençlerin de katıldığı bir tartışma programı vardı. Sonlarına doğru yetişebildim. Düşündüğünü ifade özgürlüğü üzerine konuşuluyordu. Gençlerden biri, Nobelli Orhan Pamuk'un Türkiye'nin önünü açtığını söyledi. Onu takiben bir başka genç, Fransız parlamentosunun malum kararı ardından aynı gün, Pamuk'a Nobel ödülü verilmesi arasında siyasi bir bağlantı olduğunu söyleyince tartışmayı yöneten genç bayan, bu beyanı size yakıştıramadım der gibi bir şeyler geveledi. Şu düşünceyi ifade özgürlüğü denilen; özünde tartışmalı kavram, herhalde egemen tarafın: "Ancak benim düşündüğümü söyleyebilirsin" mesajıyla eş anlamlı bir şey... *** Mademki söz Orhan Pamuk'tan açıldı; devam edelim. Minnesota Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Taner Akçam'ın, Amerika'da yeni yayınlanan; daha önce yayınlanmış "İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu" isimli kitabının genişletilmiş baskısı olan, Osmanlının Ermenilere soykırım yaptığını iddia eden "Bir Utanç Eylemi" isimli kitabının arka kapağında Pamuk'un şu sözleri yer alıyormuş: "Bu kitap Osmanlı Ermenilerine karşı organize yok edişin kusursuz bir muhasebesidir." Akçam bu sözlerin Orhan Pamuk aleyhine kullanılmamasını istemiş. Kullanmıyoruz efendim, sadece büyük gazetelerin birinde manşetten verilen; Pamuk'a dost kazığı başlığı altında yorumlanan bu organize dayanışmaya sadece dikkat çekiyoruz. O kadar! TKB yarışması Başkanlığını Kayseri Belediyesinin yürüttüğü Tarihî Kentler Birliği, her yıl olduğu gibi bu yıl da "Tarihî Mirası Koruma Proje ve Uygulamalarını Özendirme" yarışı düzenlemiş. TKB Başkanı Mehmet Özhaseki, bu yarışmaların önemli sonuçlar verdiğini vurgulayarak bu konuda şunları söylüyor: "Bulundukları yerlerdeki tarihî, kültürel ve doğal eserlere sahip çıkmak suretiyle gelecek nesillere sağlıklı şekilde aktarma gayretlerindeki belediyelerden oluşan TKB, bu yıl da belediyelerimizi bu konuda özendirmek amacıyla bir yarışma düzenledi. Başarı, Özendirme ve Metin Sözen Koruma Büyük Ödülü olmak üzere üç kategoride verilecek ödüller için TKB üyesi tüm belediyeler ellerindeki proje ve uygulamalarla yarışmaya katılabilecekler." Başvurular, 4 Aralık 2006 tarihinde sona erecek. Sonuçlar 2007 yılı başlarında açıklanacak. Katılımcı belediyelere şimdiden başarılar diliyorum.