Bol reklamlı, batı dayatması, yapmacık bir sevgililer gününü daha geçirdik. Daha önce bu konuda düşüncelerimi belirten bir yazı yazdığım için bu defa yazmadım. Bütün dünyada olduğu gibi bizde de bu gün merakı bitmek tükenmek bilmiyor. Kapitalizmin cinlikleri bitmez. Temeli çoğunlukla tüketimi kamçılamak olan batı kaynaklı o kadar çok gün var ki, bunlar içinde "Dünya Sevgi ve Şefkat Günü" diye bir gün var mı, bilmiyorum. Varsa, bunu kendi kültürümüzden alacağımız ilhamlarla geliştirip özümleyip özümsetelim. Yoksa, kendimiz dünyaya ihraç edelim. İlle bir hediye düşünülüyorsa bir çiçekle; en doğrusu bir ağaç fidanıyla sınırlayalım. Aslında Mevlana gibi dünya çapında bir değeri, Yunus gibi sevgi cevherini enfes deyişleriyle parlatan bir şairi olan ülkemizin, insani boyuttan yoksun küreselleşmeye en güzel hediyesi böyle bir gün (veya hafta) olacaktır. Benden teklifi, itibar edilir mi, edilmez mi orasını bilemem. Sevgi, artık ağızlarda sakızlaşmış, kanıksanmış bir kelime. Benim kasdım; sözde değil, özde sevgi. Ama anlayan kim, düşünen kim? Bilinçler düşük, hırslar azgın... *** Televizyon kanallarının haber programlarını açmaya görün, dünyada ve ülkemizde bir kavga kıyamet almış başını gidiyor. Bol bol ölüm haberleri, çatışmalar, kundaklamalar, cinayetler... Ardı arkası gelmiyor. Yüzler gergin, dillerden zehir akıyor. Kimse kimseyi anlamıyor, dinlemiyor. Her konuda bir ihtilaf... Her şey beyaz ve kara çerçevesinde tartışılıyor. Herkes sert, herkes inatçı, dediğim dedikçi... Paylaşılamayan ne? "Sevelim, sevilelim/Dünya kimseye kalmaz" deyişinden ibret dersi çıkarmayan insanların karşısına derviş Yunus'un olanca heybetiyle dikilip de ne söyleyeceğini hayal ediyorum: Dinleyin ey yarenler, aşk bir güneşe benzer Aşkı olmayan kişi misal-i taşa benzer Taş gönülde ne biter, dilinde ağu tüter Nice yumşak söylese, sözü savaşa benzer *** Esasen bütün kavgalarımız sevgisizliğimizden... Oysa bütün dinlerin, öğretilerin, gerçek eğitimin amacı "sevgi". Bizi içten ve dıştan bağlayan bu. İnsanlığın ekmek kadar, su kadar ihtiyaç duyduğu şey de bu. İnsanoğlunun ortak kaderi er geç toprak olmak... Toprak olmadan önce insan olabilmek, kendini bilmek... Evet, bir sevgi ve şefkat günü (veya haftası) olsun. Sempozyumlar, açık oturumlar tertiplensin. Önce sevginin tarifi yapılsın. Şefkatin ne olduğu anlaşılsın. Bu, altyapı oluşturulduktan sonra ihtilafa düşülen konular masaya yatırılsın, sevgiyi ve şefkati özümsemenin bilinciyle konuşulsun. Benim her zaman ısrarla üzerinde durduğum naçizane tavsiyem bu... Bir kitap AŞK VARDI GERİSİ YALANDI Ali Ulurasba, denemelerden oluşan bu kitabında şöyle diyor: "İnsan, aşkla anlamlıdır. Dünyanın ilahi bir anlamda boşlukta döndüğü gibi... Yokluğun, çaresizliğin, ümitsizliğin dili aşkla çözülebilir. Anlamın dili de... Her fısıltı bir akarsuya dönüşerek tüm evreni kaplar. Tüm evreni kendi sıcaklığı ile sarar. Ah, bu sırrı kavrayamayan ve bir türlü sabredemeyen sevgisiz ve aşksız insan!..." Konuya ilgi duyanlara tavsiye ederim. (Babıali Kültür Yayıncılık, Tel: 0212 454 21 65)