Akmerkez Alışveriş Merkezini dolaşırken bir delikanlı elime yeni şehir hatları vapur modellerini içeren bir broşür tutuşturdu. Beğendiğiniz bir modeli işaretleyip kutuya atın dedi. "Bu işler aceleye gelmez, tetkik edeyim, ondan sonra gelir atarım" dedim. Acil çözüm bekleyen bunca iş varken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, neden bu vapur meselesi üzerinde bu kadar acelecilik gösteriyor, bilmiyorum. Geçenlerde İDO bu konu hakkında bilgi vermek üzere Sayın Topbaş'ın da katıldığı bir basın toplantısı tertiplemiş. Haberim olmadı. Olsaydı, eski bir İstanbullu olarak, konu ile özellikle ilgilendiğim için gider, aydınlanırdım. Ben, vapurlar hakkında düşüncelerimi eski bir yazımda belirtmiştim. Eski vapur modeli İstanbul'un simgelerinden biri, dolayısıyle onlardan vazgeçemem. Ancak, model aynı kalmak şartıyla biraz günün ihtiyaçlarına göre ıslah edilip tekrar halkın hizmetine sunulabilir. Görüştüğüm eski İstanbulluların hemen hepsi aynı görüşte... Bu, tutuculuktan değil, derinliğinde binbir çeşit hatırayı içeren bir değeri muhafaza etme isteğinden kaynaklanıyor. Geçmiş yıllarda Amerika'ya gidip bir süre kaldığımda, özlediğim şeylerden biri şehir hatları vapurlarından birine binip, özellikle alt kenarında oturarak; iki yakayı birden seyrede seyrede Boğaz'ı turlamaktı. Bir İstanbullu için bu, doyumsuz bir zevktir. Sıkıntılıysanız, efkârınızı dağıtır. Entelektüel bir kişiliğiniz varsa, meseleleri daha sağlıklı ve derinlemesine düşünmenizi sağlar, amacınız bir güzellik yaşamaksa, âdeta cennet tadı verir, İstanbul'da yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu kabullenirsiniz; şairseniz, martılara özenen ilham perileri omuzlarınıza konar, size manalı mısralar söyletir. Hatıralar, gönül dergahında yankılanan şarkılar ve türkülerle birlikte canlanır. Yok, eğer muradınız sadece kaybolan keyfinizi yakalamaksa, kıyıları seyrede seyrede içeceğiniz bir bardak demli çay, (eğer yanınıza almışsanız) yiyeceğiniz bir çıtır simitle Kaf Dağının ardına kaçmış keyfiniz apar topar yerine gelir. O güzelim vapurlarla böyle değişken, sürprizli; her hâlükârda anlamlı bir şeydir Boğaz gezisi... Onun için o vapurlar bizim için çok kıymetlidir. Şehre dışardan gelip de yerleşen kişiler bunu anlayamaz, değişirse değişsin, ne var ki deyip çıkarlar işin içinden. Ama işte öyle değil. Bir şey var, sımsıkı tutup da kolay kolay bırakmak istemediğiniz... Can ile canan arasında olan sır gibi gizemli bir şey... Hani şairin "Duyuyorum... anlatamıyorum!" dediği; anlatmaya çalışırken kelimelerin kifayetsiz kaldığı türden... İstanbul'da yaşayıp da ebediyete göçmüş nice şairlerin, romancı ve müzisyenlerin ruhları da bu vapurların değişiminden rahatsız olacaklar gibi geliyor bana. İstanbul, yaşayanlarıyla, ölüleriyle bir bütün; binbir boyutu olan; her simgesi, her peyzajıyla ruhumuzda derin yankılar uyandıran gizemli bir âlem... Bir taşını bile gelişigüzel yerinden oynatmaya kalksanız, bu âlemin "büyüsü" bozulur... Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bildiğim kadarıyla muhafazakâr, kültürde ve sanatta geleneksel çizginin ve simgelerin kaybolmamasına özen göstermeye çalışan bir yönetici. Bir dünya kenti haline getirmek istediği İstanbul'la ilgili büyük hayalleri var. Ama gönül istiyor ki, bir hevesle kendi hayalini gerçekleştirirken farkında olmadan bizim hayallerimizi yıkmasın!.. Ayrıca, merak ettiğim bir başka husus da; vapurların seçimi konusunda halkın oyuna başvuran Büyükşehir Belediyesinin, Dubai Holding'e Levent'te yazdan önce temeli atılması planlanan "burgu kuleler" hakkında İstanbul halkının reyine neden başvurmadığı?