Dünya terör ve savaş olaylarıyla, deprem ve sel felaketleriyle sarsılıp dururken "akrep burçlu" Türkiye'de gün geçtikçe artan aile içi cinayet haberleri gündeme bomba gibi düşüyor. Güneydoğudaki genç kadın ve kızların intiharlarının, töre cinayetlerinin ardından sonu ekseriya cinayetle biten aile içi çatışmalar hepimizi derinden etkileyip yüreklerimizi yakıyor. Türk ailesinin bir yerde cinnete kadar varan büyük sarsıntılar geçirdiği ortada. Giderek problemli, hastalıklı bir toplum haline geliyoruz. Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı bu hususta herhangi bir çalışma yapıyor mu bilmiyorum ama bütün eğitimcilerin, psikologların ve sosyologların bu konu üzerinde çok ciddi ve geniş araştırmalar ve tahliller yapması gerektiği kanaatindeyim. Bu çalışmalar söz konusu bakanlık bünyesinde birleştirilip acilen hayati tedbirler alınması gerekiyor diye düşünüyorum. *** Her zaman ihmal ve gözardı edilen gençlerimiz de geleneksel bir hayat tarzı sürdüren muhafazakar Türkiye ile doğrudan doğruya Batıyı taklit eden modern Türkiye arasında sıkışmış durumda. Hem öyle bir sıkışıklık ki soluk almak mümkün değil, sonuç ölüme kadar gidebiliyor. İşte size son haber; kızını bekaret muayenesine götüren baba bakir olmadığı ortaya çıkınca boğazını kesip öldürüyor! Evet, yanlış okumadınız; binbir emekle büyüttüğü kızının hayatına son veriyor! Tam bir cinnet hali!.. *** Toplum içinde vuku bulan her olayda herkes değişik oranlarda sorumludur. Bu devirde aslında çok zor durumda olan gençleri (özellikle genç kızları) anlamak, onlara şefkatli yaklaşımlarla yardımcı olmak çok önemli. Çünkü, onlara egemen olan aileden ziyade dışarısı, dış etkiler... Bakınız, dışardan "Sevgililer Günü" diye piyasa ekonomisinin oyunlarından biri olan bir gün ithal edildi. Toplum yapısına dikkat etmeden sorumsuz medya bu çarşı, pazar oyununu abarttıkça abartıyor. Bunun damarlarında kanın delice aktığı, duyguların doruğa çıktığı bir yaşta olan bir genç kıza verdiği mesaj nedir; ille sevgilin olacak! Öte yandan dizilere, filmlere, hatta reklamlara bakınız; hepsi cinselliği tahrik eden mesajlarla dolu. Popüler gazetelerin köşelerine konuşlandırılmış uçuk kaçık yazan bazı genç köşe yazarı hanımlar sevgilileriyle en mahrem ilişkilerini bile ballandıra ballandıra yazıyorlar. Serbest yaşamayı olağanlaştırıyorlar. Öte yandan "Televole" programlarında bazı mankenlerin, şarkıcıların "seviyeli birliktelik" diye adlandırdıkları evlilik dışı ilişkileri, renkli, eğlenceli yaşamları ballandıra ballandıra anlatılıp sergileniyor. Sorumsuzluklarımız saymakla bitmez... Bir düşünün, düşünün de bütün bu sorumsuzlukların yükünü o genç yüreklere yükleyip cinnet nöbetlerine girmeyin!.. Aile içi sorunları öfke sınırını aşmış duygularla değil akılla çözmeğe çalışın!.. Altını çizerek tekrar ediyorum; bu zor devirde gençlerin her zamankinden fazla şefkat, anlayış ve yardıma ihtiyaçları var!.. Esirgemeyin!