Geçtiğimiz cuma günkü yazısında Doğan Hızlan, geçen yıl kaybettiğimiz Hamit Kınaytürk'ten ve onun özverili sanat hayatına yaptığı katkılardan sitayişle bahsederek bir vefa örneği gösterdi. Hızlan'ın yazdığına göre; Kınaytürk'ün yıllarca emek verdiği Sanat Çevresi dergisi Sanat Çevresi=Hamit Kınaytürk ifadesinin bulunduğu bir kapakla çıkmış. Bunu okuyunca çok duygulandım. Gerçekten öyleydi. Yakın ve çok değerli arkadaşım olan Kınaytürk, tam 28 yıl emek verdiği Sanat Çevresi dergisi ile gerçekten özdeşleşmişti. Prensiplerine bağlı, özü sözü doğru, idealist ve son derece çalışkan bir insandı. Dergiyi vaktine çıkartmak için devamlı koşuşturur, sanatçılarla ilgilenir, her bakımdan onlara destek vermek için çırpınır, rektör danışmanı olduğu Güzel Sanatlar Akademisinde yapılan bütün etkinliklerle ilgilenirdi. Hâsılı kendi başına bir kurumdu Kınaytürk. Dostluklarında vefakârdı. Sanatçılardan biri haksızlığa uğradı mı, var gücüyle onun hakkını savunurdu. Onun sayesinde zamanın başta Mahmut Cüda olmak üzere zamanın değerli ressam ve heykeltıraşlarını tanıma bahtiyarlığına erişmiştim. Her ay muntazaman gönderdiği Sanat Çevresi dergisi sergileri düzenli olarak takip etmemi sağlardı. Kınaytürk'ün ölümünden sonra dergi gelmez oldu. Kapandığına hükmettim. Akbank'ın katkısıyla anı sayısı olarak çıktığını duyduğumda çok memnun oldum. Değerli dostumuzun ruhu da bu vesile ile şad olmuştur, eminim. Türkiye'de bir dergiyi tek başına kalitesini bozmadan 28 yıl çıkartabilmek çok büyük bir mücadele gücü ve özveri gerektirir. Hamit Kınaytürk için yazmaya oturmuşken onun azim ve gayretini hatırlatan bir başka kişiden, Mehmet Çınarlı'dan da bahsetmek isterim. Çınarlı da (nur içinde yatsın), tıpkı Kınaytürk gibi uzun yıllar edebiyat sahasında bugün bile yeri kolay kolay doldurulamayan "Hisar" dergisini çıkarmak için çalışmıştı. Onun da bütün dünyası bu dergiydi. Hisar, zamanın değerli şair, hikâyeci ve denemecilerinin toplandığı bir ekoldü. Türkçe'nin önemli şairlerinden olan Çınarlı'nın, yayınlanacak yazıların ve şiirlerin seçimi konusunda ne kadar titiz olduğu onu tanıyanların malumudur. Maddi zorluklar, eleman yetersizliği sonucu Hisar'ın kapanması edebiyat dünyasının büyük kaybıdır. Sonradan dergiyi çıkarmak için destek verenler, en azından çaba sarf edenler oldu mu, bilmiyorum. Ben de uzun süre Hisar'a yazma bahtiyarlığına erişmiş hikâyecilerden biriydim. Hisar, o sıralar edebiyat vadisinde hüküm süren kamplaşmalardan uzak kalmış, sanatta kaliteyi esas amaç edinmişti. Derginin kapanışı beni o kadar üzmüş ve etkilemişti ki uzun süre hikâye yazmak içimden gelmedi. Ne yazık ki yazmamak da zamanla bir alışkanlık oluyor. Adam Öykü Adam Yayınlarının, Semih Gümüş'ün yönettiği "Adam Öykü" isimli çok kaliteli aylık bir dergisi vardı. Türk ve Dünya Edebiyatının seçkin hikâyecilerinden, günümüz genç yazarlarından örnekler yayınlardı. Herhalde maddi imkânsızlıklardan olacak; daha sonra üç ayda bir yayınlanmaya başladı. Yakın bir geçmişte o da kapandı. Böylesi kıymetli ve kaliteli dergilerin birbiri ardınca kapanışı bir okul kapanışı gibi bana ağır geliyor. Popüler kültüre ve magazine ağırlık verenlerin dergi kapanışlarını içine sindirmeleri kültür-sanat hayatımız için ağır bir darbe oluyor. Sözüm, tabii ki anlayanlara...