Geçtiğimiz Cumartesi günü Milliyet Gazetesindeki köşesinde Melih Aşık, sözde Ermeni soykırımını ele alan "Ararat" filminin çekimlerinin 22 Mayıs'ta Toronto'da başladığını yazdı. Aşık'ın verdiği bilgiye göre; Kanadalı yönetmen Atom Egoyan'ın yönettiği; Charles Aznavour. Eric Bogasian ve Christopher Plumma gibi ünlülerin rol aldığı filmin dağıtımını ABD'nin büyük dağıtımcı stüdyosu Miramax şimdiden üstlenmiş. Anlayacağınız ikinci bir Geceyarısı Ekspresi yolda... Kin, yol alıyor. Oysa biz ne yaptık? Fransa parlamentosunda Ermeni soykırımı iddiaları kabul edildikten sonra kıyameti koparttık. "Fransa... Fransa... Sabrımızı taşırma!" diye bağırdık, çağırdık! TV kanallarında tartışma üstüne tartışma programları yaptık. Fransız ürünlerine boykot uyguladık. Estik, gürledik. Sonra? Sonrası... Unuttuk tabii. Şimdi krizle boğuşuyoruz. Birbirimizi yiyoruz. Birbirimizi tüketmekle meşgulüz. Kin abidelerinin ardından bir de bütün dünyayı dolaşan kin filmi karşımıza çıktı mı, o zaman aklımız başımıza gelir, vaveyla koparmağa, hamasi gösteriler düzenlemeğe başlarız. Ama kaç para? Diyeceğim, başımıza ne geliyorsa hep ihmallerimizden, tedbirsizliklerimizden geliyor. Oysa, yumurta kapıya dayanmadan büyük küçük hepimizin bu konuda üstümüze düşen görevleri yapmamız gerekiyor. Bilgi en büyük güçtür. Önce sağlam tarihi kaynaklardan bilgi edinmemiz şart. Bu en kahredici insanlık suçu sayılan kini bilginin ışığında çürütmemiz gerekiyor. Başta üniversitelerimiz olmak üzere bütün kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin başta tarihçiler olmak üzere entelektüellerin halkın aydınlanması yönünde faaliyet göstermeleri kaçınılmaz. Boşvericilikler, her şeyi hafife almalar devri geçti. Yeni dünya düzeninde bilgiyle güçlenenler, sorumluluklarını idrak edip bu doğrultuda çalışanlar, kendilerini çağın gereklerine göre yenileyenler kazanıyor. "Ararat" isimli kin filmi üstümüze karabasan gibi çökmeden, gereğini yapalım. Aşık'ın da yazdığı gibi filme Türkiye'yi incitici unsurların konmaması için çaba gösterelim. Hemen... Şimdi!