Kinden arınmış bir dünya

A -
A +

Şimdilik sağduyu galip geldi; Ermeni soykırımını inkârı yasaklayan ve cezalandıran yasa tasarısı Fransız parlamentosundan geçmedi. Düş kırıklığına uğrayan Ermeni lobisinin baskısıyla tasarının sonbaharda yine gündeme gelebeleceği görüşleri yaygın. Bunca terör ve şiddet olaylarına, savaşa, entrikalara rağmen insan, dünya barışı umudunu kolay kolay yitiremiyor. Hele; "Biz kimseye kin tutmayız; düşmanımız kindir bizim" anlayışının egemen olduğu bir kültürden geliyorsanız, kinlerin depreştirildiği faaliyetleri ve AB ülkeleri parlamentolarının bunlara destek verişlerini anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Ermenistan'la ilgili bir yazı dizisi Söz konusu yasanın Fransız parlamentosuna geldiği sıralarda Milliyet gazetesinde Ece Temelkuran'ın "En uzak komşu Ermenistan" başlıklı bir yazı dizisi yayınlandı. Ermenistan'ın yoksulluğunu, halkın çektiği sıkıntıları dile getiren bu yazı bazı okurların tepkisini çekmiş. Yazara gönderilen tepki mektuplarından birinde şöyle deniliyor: "Tam da bu zamanda, Fransa'da sözde soykırıma ilişkin, bizim aleyhimize bir yasa tasarısı görüşülürken siz nasıl Ermenistan halkını sempatik gösteren bir yazı dizisi hazırlarsınız?" Buna karşılık Temelkuran, dizideki amacını özetle şöyle açıklıyordu: "Topik (İstanbul'da hâlâ yenen bir Ermeni mezesi) ile soykırım meselesi arasında sıkıştırdığımız ortak kaderimiz için yeni bir damar açmak gerekiyordu. Bu iki kapalı damar arasında yeni bir damar açmak, konuşabilmek için, üçüncü bir dil oluşturmak için yeni sözcükler, yeni bilgiler eklemek gerekiyordu dilimize... Bir halkı anlamanın bir sınırı var mıdır? Var ise eğer, Ermenileri anlamının sınırı, onların Ararat, bizim Ağrı dediğimiz dağın eteklerindedir. Ermeniler neden kendilerini, kendilerine ait olmayan bir dağa ait hissediyorlardı? ..... Hayatta kalışa dair bir ibadet Ararat'a bakmak onlar için. Ama bu bilgi onların omurgasına nakşedildiği için bu cümleyi kurmaya gerek duymadan, daha baştan biliyor hepsi; onlar, kendilerini Ararat'a ait hissediyorlar. Biz de şimdi biliyoruz artık: Bir halkın kalbi şimdi bizim elimizde. Peki biz, o kalbi avucumuzda sıkıştıracak kadar merhametsiz miyiz? Konuşmaya gönül indirmeyecek kadar mı mağrur? Bu yazı dizisi işte bu soruyu herkesin kendisine sorması için yazıldı..." Asıl anlaşılmayan! Gerçek aydınlığa ulaşmış bilinçli insanların dünya barışı için gayret göstermeleri gerektiği bir devirdeyiz. İnsanlık, bu zamana kadar tarifsiz acılar çekti. İnsanların birbirlerini tanımaları, anlamaları tabii ki gerekli. Yazar, bu amacı güdüyor ama Türk halkı gönülerini Ermenilere kapalı tutmuyor ki... Üstelik yakın bir tarihte Başbakan Tayyip Erdoğan 1915'te yaşanan olayların aydınlığa kavuşması için iki ülke arasında tarihçilerden oluşan bir komisyon kurulmasını teklif etti ama karşı taraftan kabul görmedi. Sorun; sürekli diri tutulan ve ateşlenen bu amansız kin. Kin anıtları dikmek, kin ateşinin yakıldığı müze kurmak, nesillerin omurgalarına fantastik hikâyeler nakşetmek... Tuhaf olan ve aşılması gereken şeyler bunlar. Bize Ermenilerin yaşayış ve kültürlerini tanıtmaya çalışan, ancak öz kültürünü, gönlünü kinlere tutsak etmeyen; dünya görüşü ve inancı gereği insanlar arasında ayrımcılık gütmeyen kendi halkını yeterince tanımadığını okuyucuya hissettiren Temelkuran, dizisinde bunun peşinde olmalı, acıların ve anlaşmazlıkların kaynağı olan bu kini gidermenin yollarını aramalıydı. Benim şahsi kanaatim bu merkezde. Dünya barışı ancak kinlerden, savaş ve terör belasından arınılırsa kurulabilir. Asıl konuşulması, giderilmesi gereken şey bu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.