Kitapsız hayatlar

A -
A +

Geçtiğimiz günlerde yapılan Kütüphanecilik Haftası dolayısıyla bazı köşe yazarları AB'ye girmeğe hazırlanan Türk Toplumunun kitap okumayışından yakınan yazılar yazdılar. Haklılar. Türk insanı kitap okumuyor. Buna paralel olarak da kütüphanecilerin sorunları bitmiyor. Kitap sevgisi bir başlasa, insanımız yemeğe, içmeye düşkün olduğu kadar kitap okumaya da düşkün olsa, otomatikman kütüphaneciler de sıkıntılarından kurtulacaklar diye düşünüyorum. Kapısına kimsenin kolay kolay uğramadığı bir kurum ilgi odağı olup işlerlik kazanabilir mi? Kitap ve okumak üzerine en çok yazı yazan yazarlardan biriyim. Öğretmenlik yıllarımda da öğrencilerime kitap sevgisi ve okuma alışkanlığı kazandırmak için çok mücadele ettim. Ama yüzümü güldürecek bir netice elde edemediğimi peşinen itiraf etmeliyim. Bu konuda geçmiş zamanlardan bugüne bir arpa boyu kadar yol alamadık. Kitap okumak bizim insanımıza lüzumsuz bir iş, bir angarya gibi geliyor. Sırf para kazanmaya şartlanmış gençler içinde kitap okumanın gereksiz olduğunu savunanlara bile rastladım. Bir de okuyup yazanın bu ülkede layıkıyla itibar görmemesi, geçim sıkıntısı çekmesi gençler üzerinde çok olumsuz etki yapıyor. Onları kitap olayından büsbütün uzaklaştırıyor. Kitap sevgisi ve okuma alışkanlığı önce ailede aşılanır. Sorarım size bugün kaç ailenin evinde kütüphane var? Kaç ana-baba çocuklarına bu konuda örnek oluyor? Varsa yoksa televizyon, gır gır, şamata. Kim kiminle çıkıyor, kim kiminle birlikte, hangi şarkıcı albüm çıkarmış, kim sevgilisine ne almış; bütün ilgi ve merak böyle şeylere... Aile çevreleri böyle de okul çevresi farklı mı sanki? Büyük ölçüde ezberciliğe dayalı eğitim sisteminde bir türlü kitap sevgisi verilemiyor; edinilen bilgiyi kullanma metotları ve düşünme öğretilemiyor. Dimağlar yorgun, hevesler savruk... Okula gitmek, onca zahmet, onca çaba sadece diploma almak amacında kilitleniyor. Düşüncenin suç sayıldığı bir ülkede düşünceye talip olmak, dolayısıyla sorumluluk duymak tembelliğe, edilgenliğe alışmış çoğunluğun işine de gelmiyor aslında. Onun için kitabın hayatımızda yeri olmuyor. Ama devran eski devran değil. Zorunlu olarak içine girdiğimiz küreselleşme olayında en azından nerde olmamız gerektiğinin tesbiti için, anafora kapılıp gitmemek için artık eski sorumsuzluklarımızdan sıyrılmamız gerekiyor. Kitaplara ve onların bize kazandıracağı düşünce ve duygu derinliklerine, bu yolla güçlenmiş bir akla her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Benden söylemesi. Okuyun lütfen!

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.