Mardin'le ilgili yazım Mardin'li gönül dostlarını epey duygulandırmış. Sıcak mesajlar ve telefonlar aldım. Bilgeler, içinizdeki sevgiyi ne kadar dağıtırsanız, o size daha da çoğalarak, daha da parlayarak geri döner derler. Gerçekten, Mardinli dostların sevgi sözcükleriyle yüreğim o kadar genişledi ki; nerdeyse evreni içine alacak hale geldi. Derken, Mardin'in sayın valisi Temel Koçaklar'dan bir telefon aldım. Mardin yazımın Cumhuriyet Meydanına asıldığını haber verdi. Aşk şehirlerinin sultanı, masal dünyasının şefkatli anası Mardin, beni bağrına basarak defter-i uşşakına (aşıklar defterine) kaydetmiş oldu böylece... Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam! Adımın olduğu yerde elbette ruhum da dolanır durur artık. Meydanın bir köşesine siner, nice kutlamaların zamanını kollar. Temiz, şık elbiselerini giyip de çarşı yolunda ziynet eşyası bakmağa giden kadınların, şehrin daracık sokaklarında oynaşan çocukların peşine düşer. Geleneksel Mardin evini yerli-yabancı turistlere açan eğitim gönüllüsü Songül Hanımın veciz konuşmalarını dinler. Geceleyin, ışıklandığında Mardin'e taç olan kalenin burçlarına çıkarak o taca taş olsun diye yıldızları toplama hevesine kapılır. Yoksul mahallelerinin içine kapanık, mahzun evlerinde kurulan yer sofralarında şükür ve bereket duası yapar. Mardin'in bülbül dilli şairi Murat Dilmen'in kaleminin ucunda ilham perilerine tuzak kurar. Derken havalanıp ünlü telkâri ustasının gözlerinin ferine siner. Büyük Mardin Otelinin terasında gördüklerinden, duyduklarından şaşkına dönen bir turistin gönül kapılarını açmağa zorlanır. Bilir ki gönül kapısı açılmadan Mardin, insana sırlarını söylemez. Ah benim aşk ateşinin yandığı yerde yerinde duramayan, çat oraya koşup duran; kelebekler gibi oradan oraya konan ruhum... Koçaklar'ın gönül iklimlerinde şöyle uzun bir soluk alır, Başkan Metin Pamukçu'nun hamarat eşi Ferda Hanımın tertemiz evini şöyle bir dolanır. Masal renkleri her yanı kapladığında fotoğraf sanatçısı Adnan Avuka'nın objektifine yerleşir de bu Mardin sevdalısı adamı, efsane resimler çekmeğe zorlar da zorlar. Ebru Hanımın Mutfak Evinde yöre yemekleri hazırlamak için büyük bir heves ve gayretle çalışan kadın işçilerinin gönül türkülerine iştirak eder. Kasimiye Medresesinin Mezopotamya'ya açılan kapısında durup da geçmiş zaman kervanlarının çıngırak seslerini özünde duyarak Eyvan felsefesine dalar gider. Bu toprakların eski yeşilliğine, eski bereketine kavuşmasını hayal eder. Ulu Caminin mihrabı önünde Hz. Muhammed nurunun tüm gönülleri aydınlatmasını, Deyrülzafaran Manastırının sükunet dolu avlusunda, Süryani Kilisesinin loşluğunda Hz. İsa merhametinin insanlığın yüreğine yerleşmesini diler. Şehirler sultanı Mardin'in defter-i uşşakına yazıldık ya, artık bu aşk serüveni sonsuza kadar devam eder...