Meslek ahlâkı

A -
A +

Beden gibi ruh da hastalanır. Ama biz bunu hep gözardı ederiz. Beden rahatsızlığı bizi zorladığında doktora gideriz de, ruhsal problemlerin girdabına düştüğümüzde bir psikiyatriste gitmeyi hiç düşünmeyiz. Çünkü ruhsal rahatsızlığımızı kabullenemediğimiz gibi tedavisi gerektiğini de kabullenemeyiz. Şöyle bir inceleme yapılsa, toplumda çok kişinin ruhsal sıkıntılar içinde kıvrandığını görürüz. Geleneksel toplum yapısında (yani ilişkilerin ve toplumsal dayanışmanın kuvvetli olduğu kesimlerde) karşılıklı dertleşmeler, içini dökmeler farkına varılmayan bir çeşit tedavi yerine geçer. Şehirlerde ev hanımlarının kabul günlerinde, fiskos masaları çevresinde gerçekleştirilen sohbetler adeta terapi seansları gibidir. Ancak, yaşantının gittikçe Amerikan yaşam tarzına benzediği büyük şehirlerde yoğun çalışma temposu ve zorlu hayat şartları içinde çabalayan (buna bir de bilgisayar etkisini de katın) insanlar, her gün biraz daha yalnızlaşıyorlar. Bu da onları zaman içinde ruhen çökertiyor. Ruhsal rahatsızlıklar iş hayatına ve sosyal hayata zarar vermeğe başladığında, ister istemez psikiyatristler devreye giriyor. Özellikle hali vakti yerinde ve bilinçli olanlar için psikiyatriste gitmek artık olağanlaşıyor. Samimi arkadaşların, can dostların ve sırdaşların yerini giderek psikiyatristler alıyor. Psikiyatrist, meslek ahlakı gereği hastasının sırlarını saklamak ve hastasıyla özel ilişkiye girmemekle yükümlü. Bunlar, bu meslekte uyulması gereken en önemli ilkeler... Hal böyleyken, bir de bakıyoruz Ergun Mengi adında bir psikiyatr çıkıyor, hastalarıyla ilgili bir kitap yazıyor. Bu kitapta hastalarının bütün sırlarını açıklıyor. Bir anda ortalık karışıyor. Bu yaşını başını almış doktor, çağrılı olduğu TV kanallarına peş peşe çıkıp neden hastalarından izin almadığı sorularına gayet pişkin bir tavır ve gülüşle: "Onlar benim dostlarımdı, kendilerinden izin almağa gerek duymadım" diye cevap veriyor!.. Bakın hele, özürü kabahatinden büyük! Sanki insan, dostlarının kendisine emanet ettiği sırlarını faş etme hakkına sahipmiş gibi... Biz, küçük dilini yutacak duruma gelen halk olarak, ilgili meslek kuruluşunun en azından kınamasını beklerken, herhalde doktorun ilerlemiş yaşı dikkate alındığından olacak, skandal bir iki gün içinde kapandı. Derken... Pazar günkü Hürriyet Gazetesinde Türk sinemasının ünlü oyuncusu Belgin Doruk'un adı geçen doktora yazdığı aşk mektupları yayınlandı. Bu mektuplar, Doruk'un aşkına karşılık vermediği için hayıflanan Mengi'nin yazdığı kitaptan alınmış!.. Rahmetli sanatçı bunları yazmış bile olsa yayınlanmaları mı gerekirdi? Ölmüş bir insanın hatırasına yapılan bu saygısızlık kimseyi rahatsız etmedi mi? Meslek ilkelerini bu kadar fütursuzca çiğneyip genç meslektaşlarına kötü örnek olan bu doktora karşı Sağlık Bakanlığı neden kayıtsız kalıyor? Hani hasta hakları diye bir şey vardı?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.