Milli Eğitim Bakanı ne düşünüyor?

A -
A +

Popstar yarışmasından sonra şimdi de Türkstar yarışması başladı. İşsiz, güçsüz ve amaçsız ortada bırakılan gençliğin kendini gırgır ve şamataya adamış bir toplumun gözü önünde tüketilmesi beni bir eğitimci olarak öfkeden öteye derin bir üzüntü ve hüzne salıyor. İçler acısı görüntüler karşısında acaba Milli Eğitim Bakanı ne düşünüyor, neler hissediyor diye merak ediyorum... Küreselleşme olgusunu yeterince anlayamadan AB'ye girmeye hazırlanan koca bir ülkenin çaresiz gençleri sorumsuz medya eliyle sahte şöhret, kolay kazanç, lüks yaşam hevesine yöneltilmiş durumda. Müzik alanında yeni yıldızlar ortaya çıkarmak bu kadar temel bir ihtiyaçsa, bu sebeple ille bir yarışma yapılacaksa bu, neden (bir defaya mahsus olmak üzere) ilgi ve fırsat bekleyen konservatuvarlardan mezun yetenekli gençler arasında yapılmaz? Popstar denilen bu ucube yarışma, bir kere reyting topladı, birilerine çok kazanç sağladı ya, şimdi tüm kanalların programcıları birer birer gençliği tüketim malzemesi olarak kullanmak üzere kollarını sıvamış durumdalar. Bazılarının popüler kültür çerçevesi içinde doğal karşıladıkları bu olay, gözü dönmüş bir kazanç hırsıyla gençliği sömürmek; hortumlamak anlamına gelmiyor mu? Gençlik bu kadar sahipsiz mi? * Türkiye genç nüfusu çoğunlukta olan bir ülke. Gelmiş geçmiş iktidarlar bütün uyarılara rağmen gençliği ciddi bir biçimde dikkate almadılar; gençlik projeleri hazırlamadılar. Bu ihmal, aslında geleceği gözardı etmek demekti; bu da günü gün etme peşinde olan politikacıların umurunda değildi. Yeni dünya düzeninde "bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete "hesabı meçhul bir geleceğe doğru giderken en büyük güvencemiz ve dayanağımız olan gençliği özenle yetiştirip donatacağımıza maddeten ve manen tüketiyoruz. Öte yandan, mevcut eğitim sisteminin sakatlığını TV kanallarında sürekli olarak gösterilen (üstelik kazık kadar oyuncularla yenisi yapılan) Hababam Sınıfı filmlerinden ve bunlara gösterilen rağbetten anlayabilirsiniz. Gücü ellerinde toplamak isteyen ülkeler dünya hakimiyeti peşinde koşarlarken, üstüne üstlük uzaya egemen olmağa çalışırlarken bizim hâlâ "Hababam" gerçeğini ve zihniyetini aşamamamız ne kadar hazin bir durumdur. * Milli Eğitim Bakanlığına gelir gelmez kendisini (o sırada pek alevlenmiş olan) YÖK tartışmaları içinde bulan sayın Hüseyin Çelik, geçenlerde eğitimde köklü değişiklikler yapılacağı konusunda beyanat verdi. Ayrıca zorunlu eğitimin oniki, hatta onbeş yıla çıkarılması gerektiği şeklinde bir kanaat belirtti. Gazetemizden Rahim Er arkadaşımızın da bir yazısında belirttiği gibi esas sorun süre değil, kalite. Islahat projeleri hayata geçirilmeden önce, Çelik'in tasarıları ya bir şûra düzenleyip eni konu görüşmeye açması, ya da kendisine (eğitimcilerden, velilerden, gençlerden ve konularında uzman olan kişilerden oluşan) fahrî danışmanlar kurulu kurarak hazırlıklarını bu kurulla birlikte yürütmesi gerektiğini düşünüyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.