Başta sanatkârlar olmak üzere hayatın manasını idrak etmiş insanların ortak bir ülküsü vardır; ardında kalıcı bir eser bırakmak... Kitapevlerini, sergileri, müzeleri dolaşırken bu uğurda harcanan emekleri, çekilen çileleri düşünür hüzünlenirim. Bir şaheser karşısında, insanın, derinliğini aksettirişine, zamana damgasını vurma hünerine hayran kalır; "Helal olsun! Çekilen çileye değmiş" derim; insan olmakla kendi adıma da bir övünç payı çıkarırım. Geçenlerde TV kanallarının birinde teknolojik ve bilimsel gelişmeleri anlatan bir belgesel seyrettim. Yakın gelecekte klasik anlamda insanın yerine yarı makine, yarı insan diyebileceğimiz insan-öte varlıkların gündeme gelebileceğinin ipuçlarını veriyordu. Zaten nicedir bazı Amerikan filmlerinde robotların hâkim olduğu konuların işlenmesiyle yavaş yavaş alıştırmaların yapıldığı hepimizin malumu. Söz konusu programda kendileriyle mülakat yapılan bilim adamlarının çoğu, insan vücuduna yerleştirilen parçalarla bedenin güçlendirilebileceğinden, beyne takılan çiplerle istenilen doğrultuda programlanabileceğinden bahisle bilimin geldiği son noktanın, insanın geleceğiyle ilgili, sonucu müphem karar aşaması olduğunu belirtiyorlardı. Yani, bilim büyük bir sorumluluk altındaydı. Ya her şey burada bırakılacak, ya da insanoğlu çılgın merakının peşinde koşarak kâinat düzenine müdahale etmeye kalkışacak... İnsan yapısını değiştirecek! *** Geçtiğimiz pazar Hürriyette, on yıl önce koyun klonlayan (kopyalayan) İskoçya'daki Roslin Enstitüsü bilim adamlarından Keıth Campbell ile yapılan bir mülakat yayınlandı. Muhabirin : "İnsan klonlayabilecek teknoloji mevcut mu?" sorusuna Campbell'ın verdiği cevap şöyleydi: "Evet, mevcut. Teorik olarak imkânımız var ama yasal değil. Ben, insanların klonlanmasına karşıyım. Çünkü bunun için medikal ve biyolojik bir gereklilik yok. Daha da önemlisi son derece tehlikeli bir süreç klonlama. Yüzde yüz başarılı olamıyorsunuz." Keıth Campbell'ın görüşü bu ama ya bir gün bunu gizli gizli denemeye heveslenen gözü kara bir bilim adamı çıkarsa? Şimdiye kadar çılgın emeller uğruna bilimi kötüye kullananlar çıkmadı mı? Hâsılı meçhul bir geleceğin eşiğindeyiz. Bırakınız eserleri, insanoğlunun kendisi bile hırslarına sınır tanımayan dehşetengiz güçlerin karanlık emellerinin batağında kaybolabilir. Küresel ahlak tartışmaları yapılırken nedense bu konu ihmal ediliyor. Günün bitmez tükenmez sorunlarıyla boğuşmaktan geleceğimizi düşünmeye vakit bulamıyoruz.