Nice yıllara İDOB...

A -
A +

Geçtiğimiz çarşamba günü İstanbul Devlet Opera ve Balesinin 43. kuruluş yıldönümüydü. Bizler "Jenufa"operasının galası diye gittik. Müdür Saffet Arıkan'ın temsil öncesi yaptığı konuşmada: "Bugün bizim doğum günümüz" diyerek bunu açıklaması doğruşu hoş bir sürpriz oldu. Arıkan'dan sonra söz alan genel müdür Remzi Buharalı, opera ve baleyi Avrupa standartlarına taşımanın gururunu yaşadıklarını söylerken abartmıyordu. Popüler kültürün hakim olduğu günümüzde opera ve hâlâ büyük rağbet görüyor, eserler her gece tam bir dolulukla temsil ediliyor. Genç dostumuz Buharalı'nın dediği gibi gerek teknik açıdan, gerek oyun kalitesi bakımından opera ve bale, yüksek bir başarı grafiğini yakalamış durumda. Ancak, her zaman ısrarla altını çizerek dilediğimiz husus, yerli eserlere ağırlık kazandırılması, ciddi bir destekle yerli üretime destek verilmesi... Bunun için gerekli malzeme hazır; yani şeker de var un da... Ben şahsen, İDOB'un doğum gününde yaptığı konuşmada genel müdürün bu konuda müjdeli haberler vermesini beklerdim. Kültürel karmaşa içinde kimlik ve kişiliğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olan toplumun özgüvenini güçlendirmek için kendi kültüründen çıkmış eserlere hayati ihtiyaç var... Batı dünyası sahnelerinde de elde etmeyi amaçladığımız başarı bütünlüğünü, kendi eserlerimizi temsil etmekle sağlayacağımıza inanıyorum. Opera Türkçe'ye sahip çıkıyor Galası yapılan "Jenufa", 100 yıl önce opera bestecisi Janacek tarafından bestelenen, Çek müzik tarihinin en önemli eserlerinden biri. Konusu, zamanın Çek kadın yazarlarından Gabriela Preissova'nın gerçek olaylara dayalı "Onun Üvey Kızı" isimli eserinden alınmış. Olaylar kırsal kesim insanları arasında geçiyor. Kıskançlık, vefasızlık, sadakat temalarının iç içe girdiği oyunda yasak aşk ilişkilerinin dramatik sonuçları ve hakim değer yargılarıyla yaklaşımlar gerçekçi biçimde ele alınıyor. Hani, "bütün insanlar eşittir, ama bazı insanlar daha eşittir" diye bir söz vardır ya; çelişkiyi kendi bünyesinde taşıyan böyle bir kıyaslama tarzıyla yaklaşacak olursak diyebiliriz ki: "Hayat insanlar için zordur ama kadınlar için daha da zordur." Nasıl? diye sorarsanız, Jenufa'yı seyredin derim. Eser, gerek teknik, gerek yönetim gerek oyunculuk, gerek müzik açısından çok iyi hazırlanmış. Özellikle Kostelniçka rolünde Jaklin Çarkçı, doruklara ulaşmış bir performans sergiliyor. Eserin en ilgi çekici diğer özelliği; Türkçe oluşu... Türkçe'nin kendi ülkesinde terkedildiği bir dönemde operanın Türkçe'ye sahip çıkışı alkışlanacak bir bilinçlenme. Operada Türkçe ile müziğin tatlı uyuşması hem çok hoşumuza gitti, hem gururumuzu okşadı. Bunu sağlayan orkestra şefi Serdar Yalçın'a teşekkürler... Türkçe'ye sahip çıkışın sürdürülmesi dileğiyle bütün emeği geçenleri kutluyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.