Türkçe üzerine yazılıp çizilenlerin hiç etkili olmaması; inanılmaz bir sorumsuzluğun ve bilinçsizliğin sürüp gitmesi çok üzücü bir durum. Bir toplum diline karşı bu kadar kayıtsız kalabilir mi? Ne yazık ki kalıyor. Tek dünya dili olacak diye dayatılan İngilizce başta tabelalar olmak üzere her yeri kuşatmağa devam ediyor. Türkçe'yi kaybetmenin bağımsızlığımızı ve ruhumuzu kaybetmek demek olduğu bir türlü anlaşılmıyor. Geçenlerde Star kanalı spikerlerinden biri "Em-Ef-Ö" diye bir müzik grubunun konserinden bahsetti. O zamana kadar hiç duymadığım bu grup da neyin nesidir diye dikkat kesildim. Meğer Mazhar, Fuat, Özkan üçlüsünden bahsediyormuş! Anlayın artık ne hale geldiğimizi... RTÜK üyeleri bu bilinçsiz söyleyişlerin farkındalar mı acaba? Muhteremler farkına varıyorlar da "dil" bizim konumuz değil mi diyorlar yoksa? Merak ediyorum; onlar da kendi aralarında konuşurlarken NTV'yi "En-ti-vi", CNBC-e'yi "Si-en-bi-si-i" olarak mı telaffuz ediyorlar? Türkçe'ye karşı sorumluluklarını o takır takır kuru "Olanak, olasılık, olası, örneğin, gereksinim..." gibi kelimelerde donduran aydınlar (!) bu nemelâzımcılık ve başıboşluk karşısında neden birleşip de dile sahip çıkma konusunda hamleler yapmazlar? Küresel rüzgârlarla savrulan yalnızca Türkçe kelimeler değil, bizleriz aslında. Nasıl olur da bu gerçeğin farkına varılmaz? Kürtçe'ye verilen destek neden Türkçe'den esirgenir? Bunun için de AB dayatması mı gerekmektedir? *** İkisi de Türkolog olan Milli Eğitim Bakanı ve müsteşarı, sağda solda yararsız tartışmalara ve yazarlar arasında ihtilaflara sebep olan (öğrencilere tavsiye etmek üzere) 100 temel eser seçme işinden vazgeçseler; bütün enerjilerini (Türkçe'nin iyi ve güzel kullanıldığı) örnek metinlerden hareketle önce Türkçe öğretimi, öğrencide dil ve düşünce sorumluluğu uyandırma konusuna verseler daha yerinde olmaz mı? Eser tavsiyesi modası geçmiş bir yöntem. Üstelik, dil konusunda yazarlar arasında bile sağduyulu ve ortak bir anlayışın oluşturulamadığı; bir neslin önceki nesli anlamakta güçlük çektiği bir ülkede hangi kıstaslara göre eser seçeceksiniz? Beyler, kendinizi zorlamayın, sağduyunun gerektirdiğini yapın! Dil zevki ve sorumluluğu gelişmiş, kafası aydınlanmış; bilme, öğrenme, anlama merakı kıvılcımlanmış bir öğrenci nasıl olsa yolunu bulur, ufkunu genişletecek, iç dünyasını zenginleştirecek eserlere ulaşabilir. Tıpkı susayan bir insanın önünde sonunda kaynağa ulaşacağı gibi. Yeter ki yolları açın...