Geçtiğimiz günlerde, Hürriyet'teki köşesinde Serdar Turgut, hükümet üyelerini sert bir dille eleştirdiği yazısında Ecevit'i çekilmeye davet ederek şöyle diyor: "Neden hâlâ daha o koltukta oturmakta ısrar edip arkanızda bırakacağınız tek şey olan isminizi de zedeleme yolunu tercih ediyorsunuz, bunu anlamak zor değil." Ardından, birkaç gün sonra, eski milletvekillerinden Şükrü Babacan, TBMM koridorunda karşılaştığı Ecevit'e: "Tebrik ederim, memleketi ne güzel batırdınız?" diye bağırıyor. Bunlar, hem üzücü, hem düşündürücü şeyler. Üstelik, halkın düşünce ve tepkilerini yansıtması bakımından anlamlı. Son ekonomik krizden sonra perişan olan halk, bir zamanlar yere göğe koyamadığı Ecevit'e karşı gerçekten çok tepkili. Kiminle konuşsanız ona ateş püskürüyor, bir an önce çekilmesi gerektiğini söylüyor. Ne yazık ki halkçı Ecevit, artık halkı anlayamıyor, "görev sorumluluğu" gerekçesiyle direniyor. Sayın Ecevit'in görmezlikten geldiği bu tepki, gittikçe büyüyecek, dal budak salıp daha tatsız durumlara ve incinmeye sebebiyet verecek diye endişeleniyorum. Türkiye, bir iğneli beşik; büyük ve çeşitli sorunları olan bir ülke. Bu sorunları omuzlanan Ecevit'in böylesi ağır yükü kaldıramayacağı apaçık görünen bir gerçek. Siyasetçi Ecevit'in artık takati kalmamıştır. Gölge başbakan gibi gözüken Hüsamettin Özkan'a da halk yabancıdır. Siyasetçi Ecevit, durumu kabullenerek kendi isteğiyle çekilme olgunluğunu göstermeli (imajını daha fazla yıpratmadan) tarih içinde saygın yerini almalı; biraz da şair Ecevit'in yolunu açmalıdır. Şair Ecevit için üzülüyorum. Çünkü şair Ecevit, benim için daha önemli. Sevgiyi düşüncenin renkli ibrişimleriyle ördüğü mısralarıyla bir kere benim gönül bahçemde yer edinmiş bilge ve zarif bir kişi... Doğrusu, onunla Ahmet Haşim'in tasvir ettiği bir havuz kenarında demli çay yudumlayarak (belki birer de sigara tüttürerek)Tagor, Hindistan ve Uzak Doğu felsefeleri konularında sohbet etmek isterim. O, gerçek manada 'sevgi'yi bilen, yaşayan ve evrene yayabilen duyarlı ve seçkin bir sanatkâr. Hayat arkadaşına duyduğu derin sevgi, dostluk ve sadakatle Rahşan Hanımı Türkiye'nin en mutlu ve manada en güzel kadını yapmıştır. Ecevit'in bir televizyon kanalında ölümden hiç korkmadığını ama eşinden ayrılma düşüncesine katlanamadığını söyleyişi yüreğimi onikiden vurmuştu. Bu muhteşem çift gençlere en güzel örnek diye düşünürüm hep. Şair ve bilge Ecevit, şiir dünyasının, düşünce evreninin doruklarına oturmalı, delikanlı coşkusu ve bilge olgunluğu içinde en güzel şiirlerini yazarak çalınmış zamanlarını geri almalı; toplumumuzun içi boşaltılmış insanlarına sevgi ve düşünce boyutunda yaşayabilmeyi öğretmeli. Bu da çok önemli bir hizmettir. Siyasetçi Ecevit, yapratıcı ve tüketici siyaset arenasından çekilirken şair Ecevit, her şeye yeniden başlamalı...