Sevgi, bir duygu olmaktan öteye tabiatta var olan; başta insan olmak üzere bütün varlıklarda tezahür eden bir enerji... İnsan, bilinç düzeyine ve ruhî ihtiyacına göre sevgiyi talep edip duyularıyla algılıyor. Tabiatın en asi ve sorumsuz varlığı insanın, yaşadığımız dünyayı; çevreyi, atmosferi haince ve sorumsuzca nasıl tükettiği malumunuz... Yaşadığımız bilgi çağında, bilgiyi kullanamayan, kendini bilme zahmetine katlanmayan bu sorumsuz varlık, insanı insan yapan bu en büyük cevheri, yani sevgi enerjisini de hoyratça tüketiyor. Vahşi kapitalizm çemberinde azgınlaşan çıkar hesapları, pompalanan şiddet, yaygınlaşan nefret ve adaletsizlik sevgi kanallarını tıkamış. Yürekler kireç bağlamış... Tıkanan sevgi kanallarının etrafını insanoğlunun bitmez tükenmez davalarının ve feryatlarının kurumu kaplamış... Oysa, bütün ihtiyacımız sevmek, sevilmek. Istırabımız sevmemek, sevilmemek... *** Mutluluğu, yüreğe zaman zaman gelip oturan gam ve neşe köklerine karşı takındığımız tavra bağlayan Hz. Mevlana, bakınız ne diyor: "İçinize gam kökünü hissettiğinizde bunu söküp atmaya bakın. Eğer onu yerleştirip beslerseniz dikenler halinde derine kök salar; bu dikenler hem sizi, hem çevrenizdekileri yaralar. Eğer neşe kökü hissederseniz, bunu sulayıp beslediğinizde hoş meyveler verir. Bu meyveleri dostlarınızla paylaşın." Nicedir dünyanın yaralı yüreği Filistin... Sevgiden nasibini alamayanların, yüreği çözülmez derecede kireç bağlamışların bu yaralı yüreğe yerleştirdikleri, acı ve adaletsizliklerle besledikleri gam kökünün dikenleri bütün bir coğrafyayı sarmış durumda... Sevgisizliğin askerleri tabur tabur ilerleyip her tarafa nefret ve intikam tohumları serpiyorlar... Orta Doğu'da, kanırta kanırta etleri tırnaklardan ayırmaya çalışıyorlar. Peygamberleri "seviniz" diyor. Onlar, peygamberler toprağında sevgiyi yok ediyor... *** Ne diyor Yunus Emre: "Söz ola, kese savaşı/Söz ola, kestire başı"... Sevgiyi, barışı talep etmekse niyetin söylediğin söze dikkat edeceksin. Yaşar Kemal, önemli bir romancımız, sanatkârımız. Sözün simyacısı. Bir sanatkârın kanımca en önemli görevi, barışın umuttan gerçeğe dönmesi için sevginin kanallarını açmak, o "sihirli" enerjiyi yaygınlaştırmaktır. "Türkiye Barışını Arıyor" toplantısında dolaylı olarak sevgiden, kardeşlikten bahsetti o da. Malazgirt'ten beri Türklerle Kürtler kardeştir dedi, Türk'ün Türk'ten başka dostu Kürt'tür dedi. Amenna!.. Aramızda sıkı bir dostluk bağı var! Birbirimizden kız alıp kız vermişiz, aileler kurmuşuz, ortak bir kaderi paylaşıp etle tırnak olmuşuz. Peki, yıllardır beri bizi kırıp geçiren, anaların bağrında ateş yakan, aileler çökerten ve sevgiyi boğanlara bel bağlayıp eti tırnaktan ayırmaya çalışan ayrık otlarına, parçalayıcı dikenlere; teröristlere "gerilla" demek bir söz simyacısına yakışır mı?