Sinema dendiğinde, çoğunluğun aklına eğlence, hoş vakit geçirme, macera gelir. Ama kamera, senaryo yazarının ve yönetmenin ortak ve toplumsal sorumluluğu çerçevesinde, gerçeğin örtbas edilmeye çalışılan karanlık dehlizlerine yönelip; görmediğimiz, belki de görmek istemediğimiz manzaralarına yönelince; sinema, muzip bir çocuk gibi eğlendirmekten, kandırmaktan vazgeçer; içimizi acıtır. Bu acıyla dalgınlıklarımızdan, adamsendecilikten, sorumsuzluklarımızdan sıyrılır; insan olduğumuzu hatırlarız. İnsan olmanın, haksızlıklara, adaletsizliklere göz kapamak, kulak tıkamak, ağız mühürlemekle bağdaşmadığını idrak ederiz. Bu hafta başı belgesel özellikleri ağırlıklı iki film seyrettim ve çok sarsıldım. Söz konusu ettiğim acıyı iliklerime kadar duydum. Birincisi; 120 filmi. Yapımcılığı, müzikleri ve senaryosu Özhan Eren'e, hikâyesi Hikmet Ilgaz ile Özhan Eren'e ait olan; yönetmenliğini Murat Saraçoğlu'nun üstlendiği film, 1914 yılı aralık ayında Rusların Erzurum istikametinde topraklarımıza geçmesi, bu durumdan istifade eden Ermeni çeteleriyle de çarpışmalar sonucunda cephanesi biten bir Jandarma Tümenine, sırtlarında cephane yetiştirmeye çalışan çocukları konu alıyor. Yaşları 12-17 arasındaki 120 çocuğun yaşadığı gerçek ölüm kalım savaşını beyaz perdeye yansıtan filmin öncelikli amacı; özellikle gençlere tarihimizde yaşanan gerçek bir kahramanlık destanını aktararak tarih bilincini ve tarih merakını artırmak. Senaryosu ve özenli çekimiyle film, amacına ulaşmak için olanca gayreti gösteriyor. Zamanımızda çoğunluğu ailelerin şımarttığı, batı kaynaklı modaların esir aldığı konfor düşkünü, bilgisayar oyunu müptelası kafeterya gençliği, bu filmi gördüğünde nasıl bir ders alıp da tarih merakına düşecek, bilemiyorum. Düşünme zevki, tarih bilinci, fedakârlık, sadakat, yurt sevgisi ilkin ailede aşılanması, sonra okulda geliştirilmesi, sorumlu medyanın da destek vermesi gereken üst değerler. Okullarda tarih öğretmenlerinin de desteğiyle belki film, bu değerlerin kazanılması yolunda ilk adım oluşturabilir diye düşünüyorum. İkinci film, Redacted (Örtülü Gerçek), 90 dakikalık belgesel nitelikte bir film. Irak'ta konuşlanmış küçük bir Amerikan askerî birliğinin, yerel Irak halkına karşı tutumlarını, farklı bakış açılarını, tepkilerini anlatıyor. Ancak, bunlar, öylesine doğal düzeyde veriliyor ki, medyadaki haberlerin yüzeyselliğini, saptırmaları bütün çıplaklığı ile ortaya çıkarıyor. Dehşetengiz kareler içinizi acıtıyor. 2000'li yıllarda savunmasız insanların haksız bir işgalle maruz kaldığı vahşete isyan ediyorsunuz. Mutlaka görmenizi tavsiye ettiğim filmin yönetmeni Brian De Palma, insani sorumluğu çerçevesinde, bakınız seyirciyi uyarma amacıyla neler söylüyor: "Bir kere daha anlamsız savaş trajedilere sebep oluyor. Vietnam Savaşından alınmış dersler unutulmuş gibi görünüyor. Redacted, düzenleme, yapma veya hazırlama demektir. Genellikle düzenlenmiş dokümanlar veya resimler, sadece kişisel bilgileri çıkartılmış kaynaklardır; yani aslında hassas konuların üzerine sünger çekilmiş, hasıraltı edilmiş demektir. Irak savaşının gerçek öyküsü büyük medya kuruluşları tarafından tekrar düzenlenerek bizlere sunulmaktadır. Eğer böyle bir çarpıtmaya seyirci kalacaksak, bunun sonucu olabilecek korkunç durumlara da hazırlıklı olmalıyız. Benzer bir durumu Vietnam Savaşında gördüğümüzde halkımız tepkisini ortaya koymuş ve bu şekildeki çarpıtmaların önüne geçebilmişti. Umarım bu film de aynı etkinin oluşmasını sağlar." Brian De Palma gibi vicdani sorumluluk taşıyan daha nice yönetmenlerin, sinema gibi güçlü sanat vasıtasıyla dünya barışının sağlanması konusunda umut kapılarını aralayacaklarına, tüm vicdanları uyandıracaklarına inanıyorum.