Çocukluğumuzda okullarda "Yerli Malları" haftası düzenlenirdi. Hepimiz okula karınca kararınca çeşitli meyveler, kuru yemişler götürürdük. Bunları sınıflarda orta yere koyar, hem atıştırır hem de öğretmenlerimizin yerli ürünleri tercih etmemizin ekonomiye sağlayacağı katkılar konusunda öğütlerini dinleyerek bilinçlenirdik. İştahlarımızın yerinde olduğu o çağlarda Anamur'un muzu, Malatya'nın kaysısı, Amasya'nın elması, Giresun'un fındığı, Antep'in fıstığı, Çorum'un sarı leblebisi, Kula'nın şekerli leblebisi bize pek tatlı gelirdi. Akşam eve gittiğimizde yediklerimizi, içtiklerimizi, konuştuklarımızı ballandıra ballandıra büyüklerimize anlatırdık. Onlar da pek memnun, pek gururlu bir edayla bu kadar bereketli topraklarda yaşadığımız için şükretmemiz gerektiğini söylerler, "Dünyada kendi kendini besleme şansına sahip bir ülkede yaşadığımız için çok şanslıyız" derlerdi. * Hani bir söz vardır: "Silah icat oldu mertlik bozuldu" diye. Onun gibi "Hormon icat oldu tatlar bozuldu" diyesi geliyor insanın. Şimdi her şeyin tadı tuzu kaçtı. Yaz geldi geçiyor, hâlâ mis kokulu, ince kabuklu yerli domatesin yüzünü göremedik. Biberler, patlıcanlar, salatalıklar eski lezzetinde değil. Hayvan ürünleri de öyle. Nerde o eski zamanların tadına doyulmayan tavuk etleri, pirzolaları? Pazardan bir ürün alacağımız zaman artık melûl mahzun bir halde sormak âdet oldu: "Hormonlu mu?" "Genetik yapısıyla oynanmış mı?" * Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, geçenlerde hormonların denetimli kullanıldığı ile ilgili bilgi verdi. Ama yine de kamuda bu konuda kuşkular sürüp gidiyor. Sayın Güçlü ekibiyle birlikte, tarım alanındaki sorunları halletmek, hayvancılığı geliştirmek için var gücüyle çalışıyor; proje üstüne proje üretiyor. Ama tarım ve hayvancılığımız gelişme şöyle dursun, çökme tehlikesiyle karşı karşıya. * 147 üyesi olan Dünya Ticaret Örgütü, geçenlerde Cenevre'de bir toplantı yaparak tarımda pahalı ve düşük verimli ülkelere desteklerini asgariye indirme kararı almış. Destekleme kısıtlaması bütün AB ülkelerinde uygulanacakmış. Yani 2006'da yürürlüğe girecek olan bu karara göre; tarımda gelişmiş teknolojiyi kullanan ülkeler mallarını bizim gibi pahalı ve verimsiz üretim yapan ülkelere dayatacaklar. Bir bakıma tarım ve hayvancılığımızın ölmesi demek olan böyle bir dayatma sonucunda yediğimiz, içtiğimiz her şeyi ABD, Kanada, Fransa, Hollanda üreticilerinden alacakmışız. Bir an önce AB'ye girelim diye çırpınıyoruz ama ne yazık ki AB'nin bizden götüreceklerini hesap edemiyoruz.