Gündüzlerimi genelde okuma ve yazma işlerine ayırdığım için haberler dışında televizyon açmıyorum. Açtığımda da "Kadının Sesi" gibi görünüşte kadın sorunlarını dile getirme amacı gütmekle beraber aile içi dramlara yönelen programlara takılıyorum. Zaman zaman bir kısmını, zaman zaman tamamını seyrediyorum. Gördüklerim, işittiklerim o kadar trajik şeyler ki sarsılıyor, derin bir ruh yorgunluğu duyuyorum. Çıkardığım sonuç şu; Türk toplumunda aile, sağlıksız bir gidişat içinde. Cereyan eden olaylar vahim, ilişkiler dert yumağı... Sevgisizlik, bilgisizlik, çaresizlik ve şiddet her tarafı ahtapot gibi sarmış. Sosyologlar ve psikologlar için her program bir araştırma ve inceleme konusu. Aile çöküntü içindeyken, aile bireyleri şu veya bu sebeple ruhi bunalımlarla birbirlerini yıpratırlarken, ülke, sağlıklı bir gelişim gösterebilir mi? Problemlerin çoğu yokluktan, yoksulluktan kaynaklanıyor gibi görünüyor; eskilerin: "Varlık gülüştürür, yokluk dövüştürür" sözü de bunu pekiştiriyor ama kanaatimce sorunların temelinde eğitimsizlik, sevgisizlik (dolayısıyla baskı ve şiddet ) var. Gazeteleri açtığınızda da hep aile facialarıyla karşılaşıyorsunuz. Sütunlar cinnet geçiren babaların, dövülen, aşağılanan, kurtuluşu intiharda gören kadınların; kötü yola düşen, sapık akımlara katılan, uyuşturucu batağında helak olup giren, misyonerlerin ağına takılan gençlerin, suça teşvik edilen sokak çocuklarının haberleriyle dolu... Bir sosyal devlette sokak çocukları diye bir dram olabilir mi? Ne oluyor bize? Bu ülkede Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı var. Neden zorda kalan insanlar çare aramak için buraya başvurmuyor da televizyon kanallarını tercih ediyorlar? Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı yetkilileri bu üzücü gelişmeleri izliyorlar mı?Olayları tahlil konusunda çalışmalar yapıyorlar mı? Ailenin korunması, sağlıklı bir yapıya ulaşması konusunda projeler üretiyorlar mı? Gelenekle modernite arasında sıkışıp kalan, kültür çıkmazında bocalayan insanlara; (yerli yaşam tarzı sürüp giderken) sürekli olarak batılı yaşam tarzını, batı değerlerini dayatan medyayla ve diğer taraftan sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapmayı düşünüyorlar mı? Sadece ekonomik kalkınmaya kilitlenip kalmışız; ama ihmal edilen kültürel kalkınma ve sosyal yapılanma toplumu sağlıksız ve tehlikeli boyutlara sürüklüyor. Sinyaller ortada. Bir film: AKASYA Son zamanlarda seyrettiğim en ilgi çekici Japon filmi olan Akasya, kentsoylu bir ailenin yetimhaneden aldığı çocukla olan ilişkilerini bir ağaç teması eşliğinde ustalıklı bağlantılar kurarak işliyor. Psikolojik tahlillerden hoşlanan bu düşündürücü filmi kaliteli bir gerilim filmi seyretmek isteyenlere tavsiye ederim.