Türkçe'nin kutlanacak hali mi kaldı?

A -
A +

26 Eylül'de Dil Bayramı dolayısıyla Türk Dil Kurumu, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın katıldığı toplantılar düzenlemiş. Dr. Ahmet Tevfik Ozan, internet aracılığıyla yayınladığı "Dil Bayramında Türkçe ÖSYM'nin Kölesi" başlıklı basın bildirisinde bu kutlama dolayısıyla Türkçe'nin bugünkü içler acısı durumu ve tavrı konusunda şunları yazıyor: "Bu bayram, aslında Türkçe'yi Devlet Dili ilan eden bir anlayışın bayramı olarak kullanılmaktadır; ancak Türkçe'nin bugünkü hali, bir bayramdan çok bir 'cenaze ağıdı' şeklini almıştır. Sokaklarımız ve caddelerimiz salgın hastalığa yakalanmış gibi yabancı dilden tabela ve afişlerle doludur. Bir milletin bütün zekâsı, ilgisi, hassasiyeti, tarihi ve hatıraları dilinde toplanır. Dil onun varlığıdır, müdafaasıdır; başka milletler üzerindeki en kuvvetli silahıdır. Türkiye'de bulunan Rus elçisi Çernişev'in bu çerçevede, yaptığı basın toplantılarında; Türkçe'yi mükemmel bildiği halde Türkçe soruları, Rus tercümana tercüme ettirdikten sonra cevaplaması fevkalade manidardır. Bugün, Türkiye'de ilkokul çocuklarından doçentlere kadar Türk dilini kullanarak sınav yapan tek yetkili kuruluş ÖSYM'dir. Ne yazık ki ÖSYM, yaptığı bütün sınavlarda Türkçe'ye köle, diğer yabancı dillere asil muamelesi yapmaktadır. ÖSYM'nin bütün sınavlarda kullandığı dil, yaşayan ve konuşulan Türkçe değildir. Bir Fransız rahatça Molier'i, bir Azeri rahatça Fuzuli'yi okuyabiliyorken; sözde ÖSYM Türkçe'si ile yetişmiş bir lise mezununa maalesef Ömer Seyfettin ağır gelmektedir. Ancak, bir kara mizah örneği olarak, ÖSYM'nin ilkokul ve lise öğrencilerine sözde arı dil diye konuşulmayan, sadece sınavlarda geçerli olan ikinci bir dil öğrettiği de söylenebilir." Bildiriden de anlaşılacağı gibi ülkemizin ana dili üzerinde herkes kendi bildiğini yapıyor; herkes kendine göre Türkçe konuşuyor. Dolayısıyla hiçbir konuda da sağlıklı anlaşmalara varılamıyor. Ayrıştıkça ayrışıyoruz. *** Bizim şu sorumsuz medyamızın Ecevit inadıyla bazı yerleşmiş kelimeleri (sebep yerine neden, imkân yerine olanak, cevap yerine yanıt, mesela yerine örneğin vs.) dilden sürmenin yanı sıra bol miktarda yabancı kelimeyi sorgusuz sualsiz kullandığı malumunuz. Mesela şu First Lady. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında türbanı dolayısıyla bütün tartışmaların odağında olan Hayrünisa Hanım şimdi First Lady diye anılıyor. First Lady, şunu yaptı, First Lady şuraya gitti, First Lady kıyafetiyle göz kamaştırdı vs... Amerika'da başkan eşlerine böyle deniyor ya, taklitçilik içimize işlediği için biz de ille böyle diyeceğiz... Bu durumda Emine Hanım ne oluyor? Gerçi kullanılmıyor ama herhalde Second Lady... Ya biz sıradan bayanlar? Biz ne oluyoruz? Tabii ki lady... Öyle miyiz efendim, öyle miyiz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.