Bütün sorunların kökeni araştırıldığında dönüp dolaşıp "eğitim"e gelirken, eğitimin yeniden yapılanması konusunda Milli Eğitim Bakanlığından hiç ses çıkmayışı dikkatimizi çekiyordu. Nihayet ses çıktı! Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, "Türk Milletinin miladı cumhuriyettir (!). Onun için edebiyat öğretimini cumhuriyetten sonra ve önce diye ikiye ayırıyoruz." dedi. "Türk Milletinin miladı cumhuriyettir" hüküm cümlesini Milli Eğitim Bakanlığı gibi çok önemli ve hayati bir görev yapan sorumlu kişinin ağzından duyduğuma hâlâ inanamıyorum. Ört ki, ölem... Sayın Bakanın açıklamaları post modern cahiliye medyası tarafından bakınız nasıl algılanıp yansıtıldı: "Failatün Failatün Failün devri kapanıyor!" "Edebiyat Tarihi kaldırılacak, çağdaş edebiyat güncelleştirilecek!" "Fuzuli, Şeyh Galip, Baki, Nedim gibi eski şairlerden önce günümüz yazarları tanıtılacak!" vs. Ardından çeşitli TV kanallarında yetkili, yetkisiz kişilerin: "Yaşasın Fuzuli'den, Şeyh Galip'den, Baki'den kurtuluyoruz!" yorumları... Bir cehalet ki, diz boyu dayanılır gibi değil! İngilizlerin Shakespeare'e, Almanların Goethe'ye, Fransızların La Martine'e sırt çevirmesi düşünülebilir mi? Bir kere "Divan Edebiyatı"na "Failatün Failatün" tarifiyle kalıpçı bir zihniyetle yaklaşmak ancak Hababam Sınıfı tedrisatından geçmiş olanlara yakışır bir cehalet... Divan Edebiyatı, derin bir mana dünyasıdır. Dünyanın en ince söz sanatlarını içerir. Öylesine şiirler vardır ki zihinde şimşekler çaktırır, ruhta derin yankılar yapar, düşünce ve duygu boyutunda insanı sarsar. Fuzuli, çağları aşan bir deryadır. Şeyh Galip, gönül kubbesini sarsan mana üstadı. Baki, 'söz'ün sultanı. Nedim, gönüllerde neş'e kıvılcımını tutuşturan nükte ustası... Bunlar, şiirin devleri. Türk şiirinin ve kültürünün temel taşları... Ne var ki, hiçbiri bugün öğrencilere layıkıyla öğretilemiyor. Yöntemler yanlış, örnek seçimleri yanlış. Bırakın, uzun kasideleri; bu şairlerden çarpıcı birer beyit almak bile onları tanımak ve öğrenme isteğini uyandırmak için yeterlidir. Gördüğüm kadarıyla edebiyat kitapları edebiyat ruhundan yoksun... Edebiyat öğretmenliği çok zengin bir birikim ve kültür isteyen bir meslek dalıdır. Bu öğretmeni yetiştirmeyip de herhangi bir fakülteden mezun olanı işin başına getirirseniz, o insan, yaptığı işten zevk almadığı gibi zevk de veremez. Zevkin olmadığı yerde edebiyat dersi olmaz. Öz, uçar gider. Geriye sadece "failatün failatün failatün" lafı kalır...