"Şair Ecevit" üstüne yazdığım yazı dolayısıyle bir ahbabım telefon etti. "Neden biraz da Ecevit iktidarlarının sıkıntılarından bahsetmedin?" diye sitemde bulundu. Bana göre siyasetçi Ecevit devrini tamamladığından bu konuda yazmanın bugüne bir fayda sağlamayacağı düşüncesindeydim. Ama ilaç krizi gündeme gelip de kanser, böbrek ve kan hastalıkları gibi önemli hastalıkların tedavilerinin aksadığını duyunca haliyle geçmiş dönemleri hatırladım. O yokluk dönemlerini... Ecevit'in iktidar vaatleri içinden birini, "Sıkıntıları halka eşit biçimde dağıtacağız" sözünü o günleri yaşayan herkes net bir biçimde hatırlayacaktır sanıyorum. Gerçekten, Ecevit dönemlerinde hep sıkıntılar ve yokluklar yaşandı. Büyük halk kitlelerinin ekmek, yağ, benzin, tüpgaz, kalorifer yakıtı, odun vs. kuyruklarında ne çileler çektiğini anlatmağa kalksam sütunlara sığmaz. Bu dönemler karaborsacıların, talancıların, fırsatçıların altın dönemleri oldu. Hasılı Halkçı Ecevit, uyguladığı sığ politikalarla halka bir türlü refah sağlayamadı. Kim derdi ki, 2001 yılında, yine Ecevit döneminde sefalet ve yokluklar yaşanacak... Hastanın ilacının bulunmaması ne demek? İnsanları göz göre göre ölüme terketmek!.. Hani vicdan ve merhamet? Hani insan Hakları?... İstanbul, Ankara ve İzmir Eczacı Odaları Birliği ortak bir açıklama yapıp Sağlık Bakanlığını ve ilaç ithalatçılarını "Ölüme terkedilen hastaların sorumluluğu size aittir" diye uyarmış. Bu nasıl bir yönetim biçimidir ki dolar kuru belirlenemiyor? Sanki bir rüzgara kapıldık meçhule gidiyoruz... Piyasada dolar milyonun üstünde dalgalanıyor. Sağlık Bakanlığı doları 820 bin liradan sabitlemiş. Bakanlık ithalatçılardan fedakarlık yapmalarını istiyor. Onlar da zarar edecekleri gerekcesiyle fedakarlık etmeye yanaşmıyorlar. Eczaneler arada kalmış durumda. Dayanacak güçleri tükenmiş. İthal ilaçtaki vadelerin kısalığı ile kamu kurumlarının ödeme zamanının açılmasından şikayetçiler. Bunlar, Sağlık Bakanlığının ivedilikle halletmesi gereken meseleler. Sosyal devletin insan sağlığıyla ilgili konularda mazeret üretmesi gibi bir tasarrufu olamaz. Türkiye'nin şu manzarasına bir bakın; bir yanda hasta insanlar ilaçsızlıktan, gerekli tedaviyi görememelerinden dolayı çaresizlik içinde göz göre göre ölüme terkediliyorlar. Bir yanda refah içinde yüzen sosyete(!) lüks villa ve yalılarında kimbilir ne paralar akıtarak son zamanlarda gözde olan flamenko sanatçısı Cortes'in çağrılı olduğu partiler düzenliyorlar. Birileri inim inim inlerken birileri çılgın flamenkolara tempo tutuyor; öte yandan dolarların savrulduğu görgüsüz düğünler, bar ve meyhane alemleri eski hızıyla devam ediyor. Yönetimlerin aciz, insanların insanlara merhametsiz ve duyarsız kaldığı bir ülke nasıl selamete erişir, merak ediyorum.