Yazıları, bedestenlerde yapılan mezatlarda çok rağbet gören Kayışzade Hattat Hafız Osman Efendi, Beşiktaş'tan Üsküdar'a geçmek için kayığa biner.. Bir müddet sonra kayıkçı ücretleri ister.. Hafız Osman ne hikmetse yanına para almayı unutmuştur.. Kayıkçıya döner; "efendi, yanımda param yok, ben sana bir 'vav' yazayım, bunu sahaflara götür, karşılığını alırsın" der.. Kayıkçı cahil adamdır, yüzünü ekşitip söylenerek yazıyı alır.. Bir müddet sonra kayıkçının yolu Sahaflar Çarşısına düşer. Bakar ki yazılar, levhalar, iyi fiyatlarla alınıp satılıyor.. Bir an cebindeki yazıyı hatırlar ve satıcıya verir.. Satıcı yazıyı alır almaz 'Hafız Osman vav'ı' diyerek açık artırmaya başlar.. Neticede vav iyi bir fiyata satılır.. Kayıkçı bir haftalık kazancından daha fazlasını kazanmıştır.. Bir gün Hafız Osman yine Üsküdar'a geçecektir ve yine aynı kayıkçının kayığına biner.. Yine ücretleri toplar kayıkçı.. Hafız Osman da yol ücretini uzatır.. Kayıkçı; "hocam senden para istemiyorum, sen bir vav yazıver, yeter" der.. Hafız Osman Efendi gülümseyerek cevabı yapıştırır; "efendi, o vav her zaman yazılmaz, sen dua et de para kesemi yine evde unutayım".. *** İbretlik bir Çanakkale anekdotu.. Olay, 1980'li yıllarda Çanakkale'nin Alçıtepe köyünde yaşayan İsmail Aldıkaçtı'nın başından geçer.. Tarlasına çalışmaya giden İsmail Aldıkaçtı'nın pulluğuna çift sürerken bir şey takılır..Takılan cismin bir "insan iskeleti" olduğunu görür köylü İsmail.. Elbiseleri tamamen çürümüş olan olan bu iskeletin sadece bir cebi sağlamdır.. Ve birde sağ yanında matara sallanıyordur!.. İsmail Dayı, iskeletin cebine elini sokar ve şaşırır.. Şaşkınlığının sebebi bir cep saatidir.. Kulağına götürdüğünde, saatin tıkır tıkır çalıştığını görür.. Derken, bu sefer matarayı incelemeye başlar.. 0 da ne?.. İçindeki su, dolu ve tertemizdir!.. Hayretler içinde kalır İsmail Dayı ve matarayla saati alır, iskeleti de tarlanın müsait bir yerine gömer.. Akşam olur, evine döner Alçıtepe'li İsmail Aldıkaçtı.. Ancak onu fevkalade sıkıntılı bir gece beklemektedir.. Günün verdiği heyecan ve yorgunlukla yatağına uzanır, uykuya dalar ve anında kabuslar başlar.. Rüyasında yaralı bir askerin ağlayarak kendisinden matarasını ve saatini geri istediğini görür.. Asker; "Allah aşkına ver onları bana!.. Mataradaki suyla abdestimi alıyorum, saatten de namaz vakitlerini öğreniyorum" diyordur!.. Sabahı zor eden Alçıtepe'li İsmail, henüz gün doğmadan tarlasına gider ve "tövbeler tövbesi" diyerek emanetleri sahibine iade eder.. Bu yaşanmış bir kıssadır.. Ve bu kıssadan alınacak pekçok hisse vardır..