Gördükleri başını döndürmüştü!..

A -
A +

Selim, Zühal ile birlikte bütün gün çılgın gibi dolaşmıştı. Cahit Beyin emekli maaşını neredeyse bitirmişti. Zühal'in alışkanlıklarına yetişebilmesi mümkün değildi. Son derece pahalı yerlerde yemekler yemişler, pahalı kafelere gitmişler, Selim'in hayatında yanından bile geçemeyeceği pahada şeyler satın almışlardı. Düşüncesizce harcamıştı Selim parayı. Onun için o anda önemli olan Zühal'in isteklerinin yerine getirilmesiydi. Haldun Bey kesin konuşmuştu. "Kızımın üzülmesine tahammül edemem!" diyerek mesajını vermişti. Selim ise Berberoğlu ailesinin yaşantısını gördükten sonra artık Koca Mustafa Paşa'daki mütevazı evlerinde yaşamanın çok da iç açıcı olmadığını düşünüyor, bu lüksün içinde yer almak istiyordu... Akşam dokuzda Zühal'i köşküne bıraktıktan sonra sahil boyunca yürürken bunları düşünüyordu. Altında son model bir arabası olsun istiyordu. O da Haldun Berberoğlu gibi olmayı arzuluyordu. Bunu yapabilmesi, bu hayalin gerçekleşmesi için Zühal'in gönlünü çelmek zorundaydı. Başka yolu yoktu. Eğer onu mutlu ederse Haldun Berberoğlu'nun tüm imkânları önüne serilecekti. Berberoğlu'nun damadı olmak müthiş bir şey olmalıydı... Eve kadar bu düşünceler içinde nasıl geldiğini fark etmedi bile. Saat neredeyse on buçuk olmak üzereydi. Anahtarıyla açtı kapıyı. Oturma odasında ışık vardı. Ayakkabılarını çıkartıp terliklerini giydi. Ceketini astı ve oturma odasının kapısını açtı: - Merhabalar, kusura bakmayın geç kaldım. Cahit Bey divanda oturmuş, televizyona bakıyordu. Adile Hanım ise kucağında bir tabak meyve, onları soyup dilimliyordu. Serpil görünürlerde yoktu. - Hoş geldin Selim. Cahit Bey hiç bozuntuya vermeden selamladı oğlunu. Selim onun karşısındaki koltuğa oturdu: - Yorulmuşum ya! Arkadaşlarla birlikte dolaştık biraz. Adile Hanım gözünü yaptığı işten ayırmadan karıştı söze: - Özlem buradaydı bugün. Bilmiyor muydun sen geleceğini? Omuzlarını kaldırdı genç adam: - Unutmuşum, aklımdan çıkmış. Yaşlı kadın elindeki bıçağı tabağın içine koyup dikkatle oğluna baktı: - Dün akşam söylemiştim sana... Selim biraz sert bir sesle çıkıştı: - Unutmuşum dedim ya anne! Neden üsteliyorsun? Cahit Bey hızla çevirdi başını oğluna doğru. Sesi boğuklaşmıştı: - Bana bak! Seni annenle böyle konuşmaktan menederim. Selim yerinden kalktı ve hiçbir şey demeden salondan çıktı. Eve geldiğine pişman olmuştu. Odasına girip kapıyı kapattı. Adile Hanım ve Cahit Bey şaşkın bir halde birbirlerine baktılar... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.