"Kendini onun yerine koy!.."

A -
A +

Leyla Hanım kocasına korku dolu gözlerle baktı. Az önce Murat vedalaşarak ayrılmıştı yanlarından. Terhis olduktan sonra hemen İstanbul'a gelmiş, evinin hazırlıklarını bitirmiş, eşyaları alıp yerleştirmiş ve bir hafta önce tayini çıkan nikâhlı karısını almak üzere Kurudere'ye geri dönüyordu. Pelin'in ilişkisini kesip birlikte geleceklerdi. Bir hafta sonra da düğünleri olacaktı. Murat'ın bu gelişinde uzun uzun konuşma fırsatları olmuştu. Genç adam oradaki hayatını anlatmış, en çok da Ahraz Kadın'dan bahsetmişti. Leyla kuşkulu bir şekilde dikkatle dinlemişti oğlunu: - Kadın hiç konuşmuyor anne. Yıllardır ağzından bir tek söz çıkmamış. Kimsesi yok. Kötü bir hayatı olmuş, bütün ailesini kan davasında kaybetmiş. Bir başına. Yüzüne bakıyorsun, sanki heykel gibi. Hiçbir belirti yok. Pelin bu kadıncağızın evinde kalıyor. Ama zavallı hastalanmış Akciğerlerinden rahatsız. Ben alıp hastaneye götürdüm, tedavi ettirdim. Herhalde altmış, yetmiş arası vardır yaşı diyordum. Nüfusunu gördüm, kırk dokuz yaşındaymış. İnanamadım. Bitmiş zavallı. Hiç konuşmadığı için köylüler takmışlar Ahraz adını. Dilsiz demekmiş. Asıl adı Gülbahar'mış İşte bu son cümle Leyla'yı yerinden fırlatmıştı. Kocasıyla göz göze geldiği anda Fazıl Beyin kaşlarının çatıldığı ve gözleriyle kendisine sakin olmasını işaret ettiğini görerek binbir güçlükle kendine hâkim olmuştu. Fazıl Bey ustaca sorularla öğrenmişti Murat'ın ağzından her şeyi. Hiçbir şey söylememişlerdi. Bu Murat'ın onlara anlattığı, oradaki hayatından bir enstantane olarak kabul edilmişti. Fazıl Bey hiçbir zaman oğluna Malatya'da hekimlik yaptığı süre içinde kaldığı, yaşadığı köyün adını vermemiş, hayatlarının o döneminden de fazla bahsetmemişti. Murat alelade bir vaka gibi anlattığı bu olaydan daha sonra bahsetmedi. Karı koca onu uğurladıktan sonra ilk defa konuşuyorlardı: - O, değil mi Fazıl? diye inledi Leyla Hanım. Doktor başını salladı: - Evet Leyla O! Ama rahat ol. O sağlam bir kadın. Bize verdiği sözden asla dönmeyecek. Dönseydi şimdiye kadar yapardı bunu. Kendini onun yerine koy... Onun yaşadıklarını düşün. Hele Murat'ı tanıdıysa ki bundan yüzde yüz eminim, içinde kopan fırtınayı hisset. - Hiçbir şey düşünemiyorum Fazıl, korkuyorum, evladımın en mutlu anında büyük bir şok yaşamasından korkuyorum. Toparlayamayız Fazıl, onu bir daha toparlayamayız. Fazıl Bey gözlerini kıstı: - Dua edeceğiz Leyla... Başka çaremiz yok. Gülbahar dürüsttür. Ona güveneceğiz. Leyla Hanım ellerini açtı: - Allah'ım yardım et... Oğlumu kaybetmek istemiyorum ben... Doktor Fazıl Sabri Ergin çaresizlik içinde gözlerini kapattı. Bu korkunç bir şey olurdu.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.