Adile Hanım telefonu kapattıktan sonra meraklı bir şekilde kendisine bakan kocasına döndü: - Selim, gelmeyecekmiş... Cahit Bey sıkıntıyla soludu: - Neler çeviriyor bir bilsem. Bir başkası var hayatımda dedi dün... Başka bir kıza tutulmuşmuş... Bu nasıl bir şeydir bilmiyorum. Serpil dehşetle gözlerini açtı: - Baba, ciddi misin sen? - Evet kızım, dün odasına gidip konuştum kendisiyle. Aynen böyle söyledi. Başka bir kıza tutuldum, Özlem'den ayrılacağım dedi. Genç kız yüzünü buruşturdu: - Nefret ediyorum bu erkeklerden. Ne kadar geçer gönüllü oluyorlar. Ne kadar basit bu böyle? Sinirli bir şekilde yerinden kalkıp cama doğru gitti. Cahit Bey dikkatle izliyordu kızının hareketlerini. Başını salladı: - Bu karakter meselesi kızım. Bütün erkekleri böyle suçlamak ne kadar doğru bilemem. - Aman baba! Sen herkesi kendin gibi sanıyorsun... Adile Hanım çorbayı getirmişti. - Haydi sofraya. Cahit Bey, elektrik faturası geldi bugün. Kırk altı lira. Onu vereyim de ödeyiver. Birkaç güne kadar su ve telefon da gelir. Cahit Bey başını salladı: - Selim maaşı çekmedi herhalde daha. Kartı verdim ona ama o da unuttu, ben de... Akşam gelince söyleyeyim de çekemeyecekse bana versin. Yarın akşam dönüşte çarşı içinden gelir çekerim. Bir ay sonra havalar düzelir. Masraf biraz olsun azalır. Sofraya oturdular. Serpil sanki orada değilmiş gibi dalgındı. Anne ve babasının gözünden kaçmadı bu kayıtsızlık. - Güzel kızım, dalgınsın sen... Serpil kaşlarını kaldırdı: - Hayır değilim, düşünüyorum. Sizi çok yakında birisiyle tanıştıracağım. Karı koca birbirlerine baktılar. Cahit Bey kaşlarını çattı: - Kimmiş kızım bu? Omuzlarını silkti genç kız. Bir kaşık aldı çorbasından. Sonra babasının gözlerinin içine baktı: - Kenan. İzmit'te oturuyor. İnşaat işleriyle uğraşıyor. Sahilde yürüyüş yaparken tanıştım. Adile Hanım anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı kendi kendine. Cahit Bey şaşırmıştı. - Peki kızım, getir o zaman şu arkadaşını da tanışalım... Bu sözlerden sonra karısının tedirgin gözleriyle karşılaştı. Çaresizce omuzlarını kaldırdı... DEVAMI YARIN