İlkokulun bahçesi cıvıl cıvıldı. Müşerref Hanım okul kapısının yanındaki duvarın üzerine oturmuş bekliyordu. Biraz önce zil çalmış ve çocuklar sınıflarından çıkmışlardı. Müşerref Hanım sıcağın da etkisiyle soluk soluğaydı. Elindeki oyalı mendiliyle alnında biriken terleri sildi. O sırada koşarak yanına gelen cılız ama son derece sevimli, siyah saçlı yeşil gözlü çocuk hızla boynuna sarıldı yaşlı kadının: - Anneciğim... Bugün bütün derslerimden pekiyi aldım. Öğretmen kaç kere aferin dedi bana. Müşerref Hanım sevgiyle okşadı küçük çocuğun başını: - Bir aferin de benden o zaman sana. Benim akıllı oğlum. Zaten biliyorum sen bilim adamı olacaksın. Karnın acıktı mı? Beslenmeni yedin mi oğlum? Çocuk başını salladı: - Yedim anne, hepsini bitirdim ama birazcık da Şevki'ye verdim, onun beslenmesi yoktu. - İyi yapmışsın evladım. İnsanlara yardım etmek bizim görevimiz. Paylaşmayı öğrenmeliyiz. Haydi, tut elimi bakalım, gidelim evimize. Ana oğul ağır adımlarla ilerlemeye başladılar. Coşkun durmadan konuşuyor, okulla ilgili olan biteni anlatıyordu. Müşerref Hanım onun heyecanını sevgiyle takip ediyor, arada sorular soruyordu... Aradan yedi yıl geçmişti. Coşkun okula başlamıştı. Yedi yıl zarfında Akif verdiği sözü tutmuş, her ayın on beşinde bankadaki hesaba hiç aksatmadan taahhüt ettiği parayı yatırmıştı. Müşerref Hanım ve Yahya Efendi kararlaştırdıkları gibi o paraya hiç dokunmuyorlar, kendi kendine orada birikmeye devam ediyordu. Oldukça yüklü bir miktara ulaşmıştı hesap. Müşerref Hanım o parayı yarından sonra Coşkun'un istediği gibi değerlendireceğini düşünüyordu. Coşkun uyumlu bir çocuktu. Son derece akıllıydı. Anne ve babasını hiç üzmüyor, söz dinliyor, diğer çocuklar gibi yaramazlık yapmıyordu. Okulda da başarılıydı. Sınıfında okumayı herkesten önce o sökmüştü. Öğretmeni Coşkun'a karşı özel bir ihtimam gösteriyordu. Hayat belli bir düzen içinde gidiyordu ama Yahya Efendinin bazı sıkıntıları vardı. Coşkun'un artık bazı şeyleri anlayabilecek bir yaşa geldiğini düşünüyor, küçük bir yer olan bu sevimli ilçede yıllar önce vuku bulan olayların bir şekilde Coşkun'un kulağına gidebileceği endişesini yaşıyordu. Kimseni ağzı torba değildi ki büzesin! Coşkun'un evlat edinildiğini bilen bir sürü insan vardı. Artık yaşı geçmiş olan bir karı-kocanın birdenbire bir evlat sahibi olmasının hikâyesini en azından komşular biliyordu. Bir de Coşkun'u sürekli arayan ve bir teyze gibi bağrına basan bir kişi daha vardı. O da Doktor Tansel Hanım. O korkunç günde Sevim'in doğumunu yaptıran doktor hanım! Akif'in kararını öğrendiği zaman dehşet içinde kalmış, böyle bir şeye akıl erdirememişti. Ama Yahya Efendi ve Müşerref Hanımı tanıdıkça en azından bu masum bebeğin şanslı olduğunu düşünmüştü. Bütün hikâyeyi ayrıntılarıyla bilen ender kişilerden biriydi Doktor Tansel Hanım... > DEVAMI YARIN