"Acı çekmeni istemiyorum"

A -
A +

Burhan Bey karısına baktı. Onun yüzündeki hüznün gözden kaçması mümkün değildi. - Üzülme Sena. Sana defalarca söyledim. Dava açıp alalım kızını. İnan ki burada çok daha geniş bir istikbal bekliyor onu. Kendi evladım gibi seveceğimden emin olabilirsin. Sena acı bir tebessümle kocasına döndü: - Biliyorum canım, ondan hiç şüphem yok. Ama sana daha önce de söylediğim gibi Şeref'e bunu yapamam. Ben olanları biliyorum Burhan. O çocuğun bu olanlarda hiçbir suçu yok. Yasemin'in suçu olmadığı gibi Şeref'in de bir suçu yok. Bu tamamen benim ne istediğimi bilemememden kaynaklanan bir problemdi. Beklentilerimin farklı olmasından gelişen bir meseleydi. Bunun için, kendi tercihlerim yüzünden bir insanı yeterince mutsuz ettim zaten. Bundan sonrasında ikinci bir darbe daha vuramam. Bağrıma taş basarım. Biliyorum ki kızım emin ellerde. Şeref onu en iyi şekilde yetiştirecektir. Ben bu hakkı kendimde görmüyorum. Anlıyorsun beni değil mi? Burhan başını salladı: - Anlıyorum canım ama senin acı çekmeni istemiyorum ben. Tekrar acı bir şekilde gülümsedi Sena: - Şu an yaşadığım mutluluk, huzur bambaşka bir şey Burhan. Ama her güzel şeyin bir bedeli var. Bunun bedeli de bu. Ben bunu ödemek zorundayım. Burhan Bey üstelemedi. Karı-koca birbirlerine sevgiyle baktılar. *** Şeref yaz boyunca oldukça iyi para kazanmıştı lokantasından. Evlerinin eksiklerini tamamlamışlar, kredi borçlarını da düzgünce, sıkılmadan ödeyebilmişlerdi. Eylül ayına girdikleri zaman turist açısından biraz performans düşmüş bile olsa çevre insanları onları benimsemiş olduğundan işleri yine düzgün gidiyordu. Artık çarşı içindeki dükkan sahiplerine hizmet etmeye başlamışlardı. O gün İzmir'e inecekler, Yasemin'in okul ihtiyaçlarını tamamlayacaklardı. Defter, kitap, önlük ve biraz giysi alacaklardı. Baba kız sabahtan kahvaltılarını yaptılar. Dükkana o gün kapalı olduklarını belirten bir levha asarak otobüse bindiler. İzmir Karaburun'dan daha sıcaktı. Hemen Kemeraltı'na gidip dolaşmaya başladılar. Öğlene doğru ihtiyaçlarının çoğunu almışlardı. Öğlen olduğu zaman Şeref kızına döndü: - Gel sana döner kebap ısmarlayayım. İster misin? Yasemin gülümseyerek başını salladı "evet" anlamında. Kemeraltı'ndaki en eski dönerci lokantalarından birine girdiler. Dönerlerini yedikten sonra Yasemin uslu uslu oturuyordu. Şeref bir sigara yaktı. Birkaç ay içinde çökmüştü. Saçlarındaki kırlar iyice çoğalmış, yüzünde derin çizgiler oluşmuştu. Sena gideli dört ay bitmişti. Dört ay insan hayatında çok uzun bir süre değildi ama onların bütün hayatlarını kökünden değiştirmeye yetmişti bile. Sena'yla ilgili hiçbir kelime dahi geçmiyordu evlerinde. Yasemin bütün evin işini yüklenmişti. Çamaşır yıkıyor, yemek yapıyor, evi temizliyordu. Pırıl pırıl akıyordu babasına... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.