Ozan bütün geceyi uykusuz geçirmişti. Bir gün önce başına gelenleri annesine anlatmamış, onun huzursuzluğunu anlamaması için gece boyunca rol yapmıştı. Yatağına girdiği zaman ise beynindeki düşünceleri serbest bırakmış, yatağın içinde dönüp durmuştu. Kerim Bey resmen tehdit etmişti kendisini. Bu anlayışa bir mana veremiyor, akıl ve mantığa sığdıramıyordu. Zeynep'in nasıl zor şartlarda yaşadığını şimdi anlayabiliyordu... "Bizi yönlendiremeyeceksin Kerim Bey... Dağ başında yaşamıyoruz. Ben sevgimin her zaman arkasında duracağım. Senin tehditlerine boyun eğecek değilim. Beni Zeynep'ten ancak Zeynep ayırır. Sen bir şey yapamazsın... O kadar kolay değil bu!" diye mırıldandı. Yine de içine büyük bir tedirginlik ve huzursuzluk çökmüştü. Sabaha karşı biraz gözlerini kapattı. Annesinin odasına girmesiyle uyandı bir saat sonra. - Ozan, yavrum geç kalacaksın! - Tamam anne kalkıyorum. Gece biraz zor uyudum. Münevver Hanım telaşla baktı oğlunun yüzüne: - Ozan, bir sıkıntın mı var oğlum, seni biraz tuhaf görüyorum... Genç adam annelik önsezilerinin ne kadar güçlü bir duygu olduğunu düşünerek gülümsedi: - Yok anam bir şey. Yorgunum sadece. Artık sene sonu yaklaştıkça yorgunluk artıyor. - Haydi aslanım, kalk, elini yüzünü yıka, güzel bir kahvaltı et. Bu hafta sonu da güzelce bir dinlen. Zeynep kızımla buluşacak mısın bilmiyorum ama, bence güzelce dinlenmelisin. Bak bir ay sonra imtihanlar başlayacak. Sağlam olman lazım. Ozan annesinin yanağına sevgi dolu bir öpücük kondurarak kalktı. Kahvaltıdan sonra hemen çıktı evden. Dışarıda sabah serinliği vardı. Temiz havayı içine çekerek biraz açılmayı denedi. Gözlerinden uyku akıyordu. Otobüs durağına doğru yürüdü. Durağa yüz metre kala bir gün önceki siyah araba önünü kesti birden. Ozan acı bir gülümseme ile baktı arabadan inen adamlara: - Yine ne var? Konuşması bitmedi mi sahibinizin? İri yarı olan adam gözlerini kısarak baktı genç adama: - Arabaya bin! diye kükredi. Omuzlarını silkti Ozan: - Binelim bakalım... Yemeyip içmeyip beni mi bekliyorsunuz siz yahu? O anda gözünün üzerinde sanki bir şimşek çaktı. Beynine kadar uzayan bir sızı bütün başını kapladı. Beklemediği bir yumruk yemişti gözünün üzerine. Sendeleyip arabanın üzerine kapandı. Kollarının altından tutulup havaya kaldırıldığını hissetti. Arabanın içine boylu boyunca yatırıldı. Ondan sonra yumruklar inmeye başladı yüzüne, gözüne, kafasına, beline. Acı içinde kıvranıyordu. Burnundan ve ağzından sızan ılık ve tuzlu kan tadından midesi bulandı. Yaklaşık on dakika süren dayak faslından sonra bir çuval gibi arabadan atıldığını fark etti. Sokağa boylu boyunca uzanmıştı. Arabanın uzaklaşan gürültüsünü duydu. Kalkmak istedi başaramadı. Karanlık bir kuyuya yuvarlandı... Bayılmıştı... > DEVAMI YARIN