Ağladığının bile farkında değildi -43-

A -
A +

Yine okula gelmediği birkaç günün ardından Tarık'la birlikte bir kafeteryada otururlarken genç adamın şikayetlerini sessizce dinlemiş, onun kendisini niçin sık sık aramadığının hesabını sormasına ses çıkartmadan izin vermişti. Genç adam konuşmasını bitirdikten sonra onun yüzüne dikkatle bakmış ve: - Bir müddet görüşmeyelim Tarık... Buna benim de senin de ihtiyacın var sanırım. Benim yaşadığım acıyı anlayamayacak kadar kendinle meşgulsün sen. Belki yanlış düşünüyorsun belki doğru bilemiyorum şu anda ama eğer buna devam edecek olursak ben senin için hissettiğim güzel duyguları kaybedeceğim. Tarık donup kalmıştı bu sözler üzerine. Meral ise iyi günler dileyerek fırlayıp gitmişti masadan. *** Esra ise uyur gezer gibiydi. Geceler boyunca yatağına hiç girmediği günler oluyordu. Gerek annesi Tülin hanım, gerek babası Feridun bey ona anlayışla yaklaşıyorlar ama yine de kızlarının yaşadığı acı yüzünden üzüntü çekiyorlardı. Fakat söylenecek hiçbir şey yoktu. Esra son derece sessizdi artık. Onun bu hüzün dolu, bitkin haline ellerinden hiç bir şey gelemeden uzaktan bakabiliyordu ailesi. O akşam da eve en geç gelen Esra olmuştu. Okuldaki son dersten sonra Serdar'ın yanına gitmiş, geç vakte kadar onunla kalmıştı. Biraz bozuk görmüştü genç adamı bu akşam. Nevin hanıma da bir şey söyleyememiş, Serdar'ın yanından ayrıldıktan sonra serviste nöbetçi olan doktora gitmişti. Endişelerini ona anlattığı zaman doktor onun sırtını sıvazlamış, odasına çağırmıştı: - Gel bakalım Esra... konuşalım seninle. - Doktor bey, korkuyorum, Serdar'ı hiç iyi görmüyorum. Doktor orta yaşlı, doçentlik tezini yeni vermiş bir baş asistandı. Uzun boyuna çok uyum sağlayan uzun bir boynu vardı. Küçük gözleri yüzünde adeta bir nokta gibi duruyordu. Uzun sivri bir burnu, konuşmadığı zaman düz bir çizgi gibi duran ağzı farklı bir ifade veriyordu yüzüne. Kendisi de masasına geçti. Koltuğuna yaslandı. Esra tedirgin gözlerle takip ediyordu onun hareketlerini. - Bak doktor hanım, durumu saklamanın bir anlamı yok. Yapılan her şey, "yapmadık" dememek için. Bunu sen de biliyorsun. Bugün alınan kanın tahlili biraz önce geldi elime, maalesef her şey bu korkunç hastalığın seyri paralelinde gelişiyor. Yapılacak bir şey kalmadı... Esra gözleri dolu dolu dinledi doktoru. Onun sözlerinin bittiğini fark edince korkarak sordu: - Yani demek istiyorsunuz ki, bundan sonra her an her şey olabilir? Fısıldayarak sormuştu bu soruyu. Sanki alacağı cevabı biliyor ve bu cevabın hiçbir kimse tarafından duyulmasını istemiyormuş gibi davranıyordu. Doktor başını üzgün bir şekilde salladı: - Maalesef doktor hanım... Her an...her an her şey olabilir. Genç kız hastahane bahçesine çıktığı zaman neden sonra ağladığını fark etti. Gözyaşları yanaklarında yol yaparak dökülüyordu. Yanından geçen insanların yüzüne garip garip bakmalarıyla kendine geldi. Ellerinin tersiyle sildi gözlerini... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.