Halil öfke ile fırladı masadan: - Eeee, yeter be! Anam mısın, babam mısın? Şuraya geldiğimde iki yardım ettin diye başıma zebellâ gibi dikilmene müsaade etmem. Karımı çalıştırıp çalıştırmayacağıma sen karışamazsın. O benim bileceğim iş, senin aklına uyup kendi karımı da seninkine benzeteyim istiyorsun. Senin gibi sümsük olayım istiyorsun. Karışma benim işime. Rahat bırak beni. Cahit şaşırmıştı bu tepki karşısında. Fırladı oturduğu yerden: - Seni adam gibi ikaz etmek istedim. Yanlış yoldasın. Aklını başına topla istedim. Sen bilirsin, ben daha fazlasını yapamam. Bana ne, yaparsan yap. Ama benim evimden, benim çevremden uzak dur. Bu sözlerden sonra cebinden bir miktar para çıkartıp masanın üzerine attı ve arkasına bakmadan çıkıp gitti. Halil donmuş kalmıştı oturduğu yerde. Mutlaka bunları Safiye'den öğrenmişlerdi. Demek ki utanmadan gidip şikayet etmişti kendisinden. Öfke ile fısıldadı dişlerinin arasından: "Ben sana gösteririm kız!" *** O gün akşama kadar boş boş dolaştı. Akşam üzeri kahveye dönüp kağıt oynamaya oturdu. Bütün gün sinirinden ne yaptığını bilememişti. Neden sonra cebindeki bütün parayı da iskambil oyununda kaybedince kalktı masadan. Saat gece yarısına geliyordu. Sallana sallana evine geldi. Safiye divanda kıvrılmış kalmıştı. Halil'in geldiğini duyunca uyuduğu için suç işlemiş gibi fırladı korkuyla: - Duymadım geldiğini Halil, aç mısın? Adam yüzünü buruşturarak baktı ona: - Aldın mı parayı? Başını salladı Safiye: - Aldım Halil. Ama Hülya abla bir daha zamanı gelmeden vermem dedi. Adam gözlerini açarak baktı genç kadına: - Bak, bak, bak! Hanımefendiye de bak!.. Nerde para? Safiye elbisesinin cebinden çıkartıp verdi. Hızlı bir şekilde saydı parayı Halil, sonra da cebine koydu: - Şimdi gel bakalım, sen Cahit'le ne konuştun kız! Korkuyla irkildi Safiye. Bir adım geriye çekildi gayri ihtiyari. - Ben bir şey demedim Halil. Ne biliyorum ki ne diyeceğim!.. Lafını daha bitirmeden şiddetli bir tokat patladı sağ yanağında. Sanki dünya yerinden oynamış gibi oldu. Her yer kararıvermişti bir anda. Ilık ve tuzlu bir tat duydu dilinin ucunda. Kan idi bu... Halil haykırdı: - Utanmıyor musun sen beni şikayet etmeye ha? Bir tokat daha yedi genç kadın ve yere düştü. Ardından beline, koluna tekmeler inmeye başlamıştı... Bir saat sonra Safiye, odanın ortasında, yerde yatıyordu. Halil gidip uyumuştu. Genç kadın sızılar içindeki vücudunu güçlükle doğrultarak oturdu yere. Yüzü gözü morarmış, şişmişti. Belindeki dayanılmaz sancı ciğerini söküyordu sanki. Ağlamaya bile mecali yoktu. Çaresizliğine sessiz kalarak son gücünü kullanıp ayağa kalktı. Birkaç gündür var olan mide bulantısı yeniden başlamıştı... Zorla lavaboya kadar gitti. Avuçlarına doldurduğu suyu hızla yüzüne çarptı. Soğuk suyun değdiği yerler öyle şiddetle sancıyordu ki inledi Safiye... DEVAMI YARIN