Kahvesinden okkalı bir yudum daha alan Murat tam karşısında oturan genç öğretmene dikkatle baktı. Onun gözlerindeki ışıltı insanı gerçekten derinden etkiliyordu. Hafifçe gülümsedi: - Biraz siz anlatın? İzmirli misiniz? Pelin başını salladı samimi bir tavırla: - Evet, doğma büyüme İzmirliyim. Annem babam Aydınlı. Bizler okula başlayınca istemiş babam tayinini. Bizden daha önce de bayağı dolaşmışlar Anadolu'da. Benim okul öncesinde de görev yeri Kırşehir'di. Ama sonra yeniden Aydın'a çıktı tayini. Üniversite söz konusu olunca da İzmir'i istedi. Oradan da emekli oldu. Bir evimiz var Karşıyaka'da. Bir de benden ufak erkek kardeşim. O da bu yıl üniversiteye girdi. Mimar olacak kısmetse. Ben öğretmen olmayı tercih ettim. Öğretmeyi seviyorum. İşimi çok seviyorum. Gülümsedi: - Benden bu kadar. Yani vasat ama güzel bir hayatım var. Çok büyük badireler yaşamadık. Ailemi seviyorum. Onlarla mutluyum. Ama söylemeden geçemem, burayı da çok seviyorum. Buraya ilk geldiğim günü hatırlıyorum, korkmuştum ne yalan söyleyeyim. Başa çıkabileceğimi sanmıyordum. Ama sağ olsun Ahraz Ana beni bağrına bastı. Yabancılık çekmemi önledi. Bana kucak açtı. Annem gibi emeği oldu üstümde. Murat yan gözle yaşlı kadına baktı. Yüzünü ocağa dönmüş, dimdik oturuyordu. Dikkatli bakmadan nefes alıp verdiği bile görülmüyordu. Onun canlı olduğuna dair tek kanıt ara sıra gelen öksürükleriydi. Pelin hoş bir tavırla boynunu büktü: - Biraz da sizi dinleyelim komutan? İşte o an kıpırdadı Ahraz kadın. Heyecanına engel olamamıştı. İleri geri sallandı durduğu yerde. Ardından nefesini tuttu, tek bir kelimeyi bile kaçırmak istemiyordu. Yüreğinden yükselen kaynağı belirsiz bir duygu içindeki sıcaklığın oluk oluk bu delikanlıya akmasına sebep oluyordu. Bir tuhaftı yaşlı kadın. Murat arkasına yaslandı: - Ben de İstanbulluyum. Babam doktor, üniversitede öğretim üyesi. Baba mesleği diye ben de onu seçtim. Annem ressam. Sergileri var. Hayatı resim üzerine kurulu diyebilirim. Başka kardeşim yok. Dedem de doktor. O da üniversiteden emekli. Ben de önce askerliğimi yapıp bitirmeyi uygun gördüm. Bu iyi bir tecrübe oluyor. Babam da mezun olduğu zaman pratisyen hekim olarak buralarda görev yapmış. İlçede yaşlılara sordum, Fazıl Sabri Ergin'i tanıyor musunuz diye ama pek hatırlayan çıkmadı. Bir sene bile kalmamışlar. Benim doğumum yüzünden dönmüşler İstanbul'a hemen... Ahraz Kadın duyduklarından sonra ileri geri sallandı. Uğultuya benzer bir ses çıktı dudaklarından. Ardından büyük bir gürültüyle yuvarlandı oturduğu yerden!.. DEVAMI YARIN