Murat başını eğdi: - Tabii ki Pelin Hanım. Ne zaman isterseniz bakarım. İsterseniz hemen... Pelin dudaklarını ısırdı: - Yalnız... Bir problem var! Ahraz Ana zor bir kadındır. Muayeneyi kabul edeceğini zannetmem. Yaşadıkları her neyse onu çok yıpratmış ve içine kapatmış. O hiç konuşmaz. Ben iki senedir yanındayım, daha sesini hiç duymadım. Zaten adı da onun için Ahraz... Biliyorsunuz ahraz, dilsiz demek. Herkes öyle biliyor onu. Kimsesi yok. Biraz serttir. Tavırlarından anlarsınız bunu. O sebeple itiraz edebilir. Ama ben endişeliyim sağlığından, kötü bir öksürüğü var. Murat birkaç saniye düşündü: - O zaman şöyle yapalım... Yarın ders yok nasıl olsa. Ben size gelip bir kahvenizi içeyim. Hem o zaman tanışmış oluruz Ahraz Anayla. Ben de empati kurmaya çalışırım kendisiyle. Belki bu yöntemle ikna edebiliriz. Ne dersiniz. Hani kusura bakmayın biraz kendimi davet ettirmiş gibi oldum ama... Pelin kısa bir kahkaha attı: - Ne demek, rica ederim, çok sevinirim. O zaman sizi yarın bekleyeceğim. - Ben akşamüzeri gelirim. Saat beşe doğru. Beş çayı gibi olur hem. Genç öğretmen keyifle uzattı elini: - Tamam, yarın bekliyorum o zaman. Murat sevinçten uçtuğunu elinden geldiğince gizlemeye çalışarak koşar adımlarla okuldan dışarı çıktı. Pelin o cipe binip gözden kayboluncaya kadar arkasından baktı. Geri dönüp eşyalarını topladı. Bu bir buçuk günlük tatil iyi olmuştu. Yapılacak çok işi vardı. Çocukların imtihan kâğıtlarını okuyacak, yeni konunun ön planını çıkartacak, çocukların dosyalarını kontrol edecekti. Eşyalarını topladı. Sınıfın perdelerini kapatıp kapıyı kilitledi. Okulun bahçesine çıktığı zaman birkaç çocuğun hâlâ kapının önünde oyalandığını gördü: - Çocuklar, haydi bakalım, hava soğuk, bugün evde istirahat günü. Mümkünse uzanarak dinlenin. Sokağa falan çıkmayın. Kar gelecek gibi. Çocuklar öğretmenlerinin sözünü dinleyerek koşarak uzaklaştılar. Yavaş yavaş meydana doğru yürümeye başladı Pelin. Seviyordu bu köyü. Birkaç köylüyle merhabalaştı. Hatırlarını sordu. Eve geldiği zaman içeriden mis gibi kokular yükseliyordu. Kara Çorba yapmıştı Ahraz Ana. Maş, nohut, kuru fasulye ve döğmeden yapılıyordu bu yöresel yemek. Soğan, salça katılıp bütün malzemeler de ekleniyor, suyu, tuzu, biberi konup sıcak sıcak içiliyordu. Pelin gülümseyerek seslendi kapıdan girince: - Ahraz Ana, öğle yemeğine geldim. Bugün, yarın okul tatil... > DEVAMI YARIN