Alper de uyuşturucu batağına bulaşmıştı

A -
A +

Karanlıkların içinde hızla koşan iki kişi nefes nefese kalmış bir şekilde ana caddeye çıktılar. Kısa boylu ve yaşlı olanı yanındaki delikanlıya döndü: - Sen buradan git. Üstünü başını silkele. Ucuz atlattık. Kerim ne oldu bilmiyorum ama yakalandı sanıyorum. Delikanlı uzun boylu ve esmerdi. Simsiyah gözleri vardı. Dudakları incecikti. Seyrek bıyıkları ve sakalı yüzüne tuhaf bir ifade veriyordu. Elini göğsüne koydu ve duvara dayandı: - Konuşmaz değil mi Şükrü Ağabey? Adam başını iki yana salladı: - Bilinmez ki. Bir süre ortada görünmeyeceğiz sanırım. Bakalım patron ne diyecek? Duyduğu zaman canımıza okuyacağı kesin. Durdu, kuruyan dudaklarını yaladıktan sonra tekrar delikanlıya döndü: - Alper, sen doğruca patrona git. Meseleyi anlat. Ben eve gideceğim. Yürüyecek halim yok. Göğsüm sıkıştı koşmaktan. Bir şey olursa cepten ararsın beni. Alper alnında biriken terleri sildi. Etrafını gözledi kuşkuyla. Sonra adama döndü: - Tamam Şükrü Ağabey. Sen eve dön. Patron sorunca bir şeyler uydururum ben. Haydi görüşürüz. Hızlı adımlarla yürümeye başladı. Alper yıllar önceki simasını aynen muhafaza ediyordu. Kocaman delikanlı olmuştu. Gülsüm ile Şükrü'nün yanına geldikten sonra yaşantısı onlara uymuştu... İlkokulu güçlükle bitirdikten sonra Şükrü'nün içinde bulunduğu kanun dışı hayatın bir parçası olmuş, daha on bir yaşındayken silahla tanışmıştı. Onun uyuşturucu dünyasının içindeki kanunsuz işlerini öğrenmiş, silahın kendisine güç verdiğini düşünmüş ve bu hayattan kopmayı hiç düşünmemişti. Büyük patron hâlâ yaşıyordu. Alper ne anne sorgulamıştı o ana kadar ne de baba. Serseri bir hayatın başrol oyuncusu olmuştu. İki kere gasp suçundan tutuklanmış, iki kere de hırsızlıktan altışar ay hapis yatmıştı. Hapishane hayatı da onun hayatında çok önemli dönüm noktası olmuştu. Orada hayata karşı duyduğu nefret daha da artmış, sanki hayatından intikam alırcasına acımasızlaşmıştı. Hızlı adımlarla yürüyordu. Artık emniyette olduğuna kanaat getirince bir taksi çevirdi ve büyük patronun köşkünün adresini verdi. Arabanın arka koltuğuna iyice yaslandı. Uzun süre koşmaktan bacakları tutulmuştu. Yorgundu. Bir sigara çıkarttı cebinden. Dumanını üflerken camı açtı hafifçe... Şoför dikiz aynasından kuşku dolu gözlerle izliyordu kendisini. Aldırmadı bu bakışlara. Büyük patronun yanında fiilen çalışmaya başladığından beri maddi durumu düzelmişti. Orta Doğu'dan gelen uyuşturucu trafiğinin en önemli noktalarından biriydi İstanbul. Bu trafiğin içinde yer alıyordu artık Alper. Babasının kendisini bırakıp gittiğini biliyordu. Ondan hiç haber almamıştı. Zaten içinde onu merak etmesine neden olacak en ufak bir duygu kıpırtısı dahi taşımıyordu. Annesini ise hiç hatırlamıyordu. Bundan yirmi iki sene öncesine ait en ufak bir kırıntı dahi yoktu hafızasında. Sadece ara sıra gözünün önüne gelen şey esmer ufak tefek bir kadının yüzüydü. Hayal meyal gelen bu görüntünün kim olduğunu dahi çıkartamıyor ama yakın birisinin siması olduğunu düşünüyordu. Nüfus kağıdı sonradan çıkartılmıştı ve orada annesine ait bilgiler bulunmuyordu. Zaten çok fazla da ilgilendirmiyordu bütün bunlar Alper'i... Taksi verilen adrese geldiği zaman neredeyse arka koltukta uyumak üzereydi genç adam. Şoförün sesiyle toparlandı. Adamın parasını verip gönderdi taksiyi. Bahçe içindeki köşkün kapısından girdiği sırada sabah olmak üzereydi... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.