"Aman babam duymasın!.."

A -
A +

Ta­mer Avu­kat Sa­lih Be­yin söz­le­ri­ni dik­kat­le din­li­yor­du. Avu­kat, eğer da­va­lı ta­raf mah­ke­me­ye gel­mez­se so­nu­cun uza­ya­ca­ğı­nı, bir­kaç ke­re da­va­lı­yı mah­ke­me­ye da­vet et­mek için za­man ge­çe­ce­ği­ni söy­le­di. Ta­mer bu iş­ler­den pek an­la­mı­yor ve hoş­lan­mı­yor­du. Omuz­la­rı­nı silk­ti: - İş­te ne ge­re­ki­yor­sa ya­pın siz Sa­lih Am­ca... Bek­le­rim ne ka­dar sü­re­cek­se. Za­ten ev­den çe­kip git­ti. O ba­kım­dan ra­ha­tım. Yal­nız ba­bam duy­ma­sın ne olur! Sa­lih Bey aya­ğa kalk­tı: - O za­man me­se­le yok. Bir şe­kil­de hal­let­me­ye uğ­ra­şı­rız. Ba­ba­nı da me­rak et­me, duy­maz. Ta­mer'i ge­çir­dik­ten son­ra ma­sa­sı­na geç­ti ve te­le­fo­nu aç­tı. Sek­re­te­ri­ne ta­li­ma­tı­nı ver­di: - Ba­na Hay­dar Be­yi bağ­la kı­zım. Az son­ra Hay­dar Bey bir nu­ma­ra­lı hat­ta ha­zır­dı. Sa­lih Bey he­men ahi­ze­yi kap­tı: - Hür­met­ler ede­rim efen­dim. Ta­mer Bey şim­di bu­ra­day­dı. Nor­mal pro­se­dü­rü söy­le­dim ken­di­si­ne. Çok da umur­sa­dı­ğı­nı san­mı­yo­rum. Ge­lin ha­nım her­hal­de git­miş ev­den. Hay­dar Be­yin tok se­si oda­dan du­yu­lu­yor­du: - Evet git­ti. Şim­di bu işi müm­kün ol­du­ğun­ca yo­ku­şa sü­re­cek­sin. Bu bo­şan­ma­nın ol­ma­sı­nı is­te­mi­yo­rum. En azın­dan be­bek do­ğa­na ka­dar. Gö­re­yim se­ni. Mü­ra­ca­atı yap­ma­dın de­ğil mi? Sa­lih Bey atıl­dı: - Ha­yır efen­dim, siz­den di­rek­tif gel­me­dik­çe yap­ma­ya­ca­ğım. - Ta­mam, yap­ma o za­man. Sal­la­ma­ya bak. Ha, unut­ma­dan, bi­zim ha­nım da ge­lip ne ol­du, ne bit­ti di­ye so­ra­bi­lir, uy­du­rur­sun bir şey­ler... Sa­lih Bey say­gıy­la ka­pat­tı te­le­fo­nu. Ar­ka­sı­na yas­lan­dı. Uzun yıl­lar­dır Hay­dar Bey­le ça­lı­şı­yor­du. Ge­çen gün­ler­de Ta­mer'in ge­lip ken­di işi için ve­kâ­let­na­me ver­me­si ve ar­dın­dan bu baş­vu­ru­dan as­la ba­ba­sı­nın ha­be­ri ol­ma­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni söy­le­me­si te­dir­gin et­miş­ti emek­tar avu­ka­tı. Uzun uzun dü­şün­dük­ten son­ra Hay­dar Be­yi ara­mış ve ko­nu­yu an­lat­mış­tı. Onun­la ko­nuş­tuk­tan son­ra isa­bet­li bir iş yap­tı­ğı­na da­ha da çok inan­mış­tı. Hay­dar Bey mem­nun ol­muş­tu bu bil­gi­len­dir­me­den. Yaş­lı adam uzun za­man­dır ka­fa­sın­da plan­la­dı­ğı şey­le­rin her­han­gi bir şe­kil­de en­gel­len­me­sin­den hoş­lan­ma­ya­cak­tı. He­men o te­le­fon­dan son­ra avu­ka­tın ya­nı­na gel­miş, me­se­le­yi ken­di ba­kış açı­sın­dan an­lat­mış ve yap­mak is­te­dik­le­ri­ni sı­ra­la­mış­tı. Avu­kat­la bir­lik­te bir plan ya­pıl­mış­tı. Da­ha son­ra Şev­val'in ya­şa­ya­ca­ğı yer bu­lun­muş­tu. Hep­sin­de Sa­lih Be­yin ça­ba­la­rı çok­tu. Do­ğum­da be­be­ğin nü­fu­su­nun çı­kar­tıl­ma­sın­da her­han­gi bir so­run ya­şan­ma­ma­sı için bu da­va­yı do­ğu­ma ka­dar uzat­mak, müm­kün­se hiç ger­çek­leş­tir­me­mek­ti Hay­dar Be­yin ar­zu­su. Sa­lih Bey te­le­fo­nu ka­pat­tık­tan son­ra sek­re­te­ri­ni ça­ğır­dı oda­sı­na. Genç kız ge­lin­ce de he­men di­rek­ti­fi­ni ver­di: - Kı­zım Ta­mer Ya­zı­cı­oğ­lu'nun dos­ya­sı­nı kal­dır. Eğer so­rar­sa bir şey bil­me­di­ği­ni söy­ler­sin... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.