Dürüye otelin lobisinde oturuyordu. Meraklı gözlerle etrafını incelerken karşıdan hızlı adımlarla yaklaşan genç kadını fark etti. Gözlerini kıstı. Gülümsüyordu kadın. Neden sonra tanıdı Dürüye Şevval'i. Kendisinden beklenmeyen bir çeviklikle kalktı, kollarını açtı: - Kızım, Şevval'im benim... Sensin değil mi? Şevval sevgiyle ve hasretle sarıldı yaşlı kadına: - Dürüye Abla... Çok özledim seni... Birbirlerine sımsıkı sarıldılar. Dürüye ağlıyordu. Omuzlarından tutup yüzüne baktı Şevval'in: - Güzel kızım benim, çok değişmişsin, ne kadar güzel olmuşsun, ne kadar olgunlaşmışsın böyle... Sokakta görsem tanımazdım seni. Ah benim bir tanem... Bu sırada yanlarına yaklaşan genç kıza takıldı gözleri. Gözlerini kıstı ve dikkatle baktı: - Bu yoksa... Şevval gülümsedi: - Evet bu Hazal... Benim kızım. Yaşlı kadın ellerini dizlerine vurmaya başladı: - Aman yarabbi, Haydar bey dediydi de inanmadıydım. Bu ne güzel şey böyle, o küçücük bebek böyle oldu ha! Yüce Rabbim sen nelere kadirsin... Gel bakayım, gel buraya seni bir koklayayım ben... Hazal sıcacık bir şekilde sokuldu yaşlı kadına. Hepsinin yüzünde inanılmaz bir mutluluk vardı. Hep birlikte oturdular lobide. Şevval Dürüye'nin yanına oturmuş, onun yaşlı, yorgun ellerini avuçlarının içine almıştı: - Dürüye Abla, bugün burada bu haldeysem bunu sana ve Haydar Babaya borçluyum. Hayatımda o kadar önemli bir yeriniz var ki... Dürüye başını iki yana sallıyordu: - Kötü günler yaşadık yavrucağım, kötü günlerdi. Ama her karanlığın bir aydınlığı vardır. Bak hayal eder miydin bugünleri o zaman? Şevval omuzlarını kaldırdı: - Ne mümkün Dürüye Abla, bir saat sonramı bile hayal edemiyordum ki... Yaşlı kadın Hazal'a döndü: - Senin bu annen var ya Hazal, dünyanın en güçlü kadını. Neler yaşadı neler... Hazal kıkırdadı: - Biliyorum Dürüye Teyze, annem her şeyi anlattı bana... Dürüye başını salladı: - Biz bildiğin gibiyiz. Perihan Hanım her zamanki gibi höt höt... Tamer Bey ise sadece yaşlandı, saçları ağardı. Geri kalan aynı. Biraz daha durgunlaştı o kadar!.. > DEVAMI YARIN