Doğan Bey, Oğuz'un yüzüne baktı: - Murat Bey geldiği zaman bana haber ver, olmazsa ikimiz onu alır dışarıda yemeğe götürürüz. Annenin biraz sinirleri bozuk sanıyorum. Oğuz kızgın bir ifade ile baktı babasının yüzüne: - Bıktım artık baba! Bana bebek muamelesi yapmasından bıktım. Koca adam oldum. Hâlâ kendi değerlerini bana kabul ettirmeye çalışıyor. Beni kıskanıyor baba, nereye kadar gidecek bu paylaşamamazlık? Doğan Bey gülümsedi: - Çok iyi tespit etmişsin Oğuz... Annen seni paylaşamıyor, ama onu da hoş görmek lazım. Anneliğin nasıl bir duygu olduğunu sen de ben de asla bilemeyeceğiz. Ama benim senden avantajlı bir tarafım var şu anda, ben evladın ne olduğunu biliyorum. Sanıyorum onu en iyi, baba olduğun zaman anlayacaksın. Şimdi üzerine gitmeyelim. Biz erkek erkeğe misafirimizi en iyi şekilde ağırlarız oğlum. Hemen beni ara olur mu? Oğuz sevgiyle sarıldı Doğan Beye: - Sen bu dünyadaki en mükemmel babasın! Doğan Bey sevgiyle öptü oğlunu. Sonra çantasını alıp çıktı evden. Betül salonda kahvesini almış, bir sigara yakmış, ayak ayak üstüne atmış oturuyordu. Hâlâ öfkeli görünüyordu. Oğuz'un merdivenlerden indiğini görünce başını çevirdi aksi yöne. Oğuz üzüntüyle baktı ona ve fısıldadı: - Ben çıkıyorum, hoşça kal! Betül cevap vermedi. Murat'ın bu kapıdan içeri girmesi bugüne kadar sahip olduğu huzurun, sevginin, düzenin allak bullak olması demekti. Müdahale edememenin çaresizliğini yaşıyor, ne yapacağını bilemiyordu. Eğer Murat Şükrü Beyin ismini duyacak olursa karşısındaki delikanlının kim olduğunu hemen anlayacaktı. Doğan Beyin Murat'la konuşmasını duymuştu. Bu karşılaşmayı nasıl engelleyeceğini düşünüyor, hiçbir şey bulamıyordu. Panik içinde çırpınıyordu. Başı dönüyor, kulakları uğulduyordu. Ağlamaya başladı. Yıllar öncesinden yapılmış bir hatanın bedelinin böyle ödeneceğini tahmin etmemişti. Silip atmıştı hayatından, beyninden ve yüreğinden Murat'ı. Şımarık genç kızlığının verdiği vurdumduymazlıkla yaptığı yanlışlar şimdi bir bumerang gibi geri dönmüş ve tam orta yerinden vurmuştu Betül'ü. "Belki" diye mırıldandı kendi kendine: "Belki hiçbir şey olmaz, burada kalır bu görüşme, herkes kendi yoluna döner gider..." Bu işi şansa bırakmanın ne kadar doğru olacağını bilmiyordu. Dertleşecek, akıl alacak kimsesi yoktu. Ne annesine ne de babasına bir şey anlatabilirdi. Şükrü Beyin Murat'ın adını duyduğu anda yüreğindeki kinin açığa çıkıp, fevri davranışlarla ortalığı daha da karıştıracağını biliyordu. Birden gözleri parladı: "Doğan! Doğan'a anlatsam her şeyi... Murat'ın kim olduğunu... Mutlaka bana hak verecektir..." Birkaç dakikalık bir düşünme zamanından sonra bu fikirden vazgeçti "Olmaz! Bu benim hatam, bunu ben düzelteceğim. Ben halledeceğim!.." Bir sigara daha yaktı. Elleri hâlâ titriyordu. Oğlunu kaybetmeyi göze alamıyordu. Biliyordu ki gerçek ortaya çıkarsa Oğuz bunun hesabını kendisinden soracak, belki de hayatı boyunca annesine kırgın kalacaktı. Hayatında tahammül edemeyeceği tek şey oğlunun huzurunun bozulması,onun kendisinden uzaklaşmasıydı... > DEVAMI YARIN