"Anneme başka bir sürprizim var!"

A -
A +

Kadriye fırından poğaçaları çıkartıp masanın üzerine bıraktı. Sonra pastayı buzdolabına koydu. Akşam Hülya'yı istemeye geleceklerdi. Öğleden beri oğlu Harun'u arıyordu. Ama merkezden dışarı çıktığını söylemişlerdi ve cep telefonu da kapalıydı. Bir türlü ulaşamamıştı. Ferda Hanım, Hülya için çok önemli sayılan böyle bir günde onların da bulunmasını istemişti. Kadriye oğluna işten çıkar çıkmaz eve gitmeden buraya gelmesini söyleyecekti. Saatine baktı, altıyı geçiyordu. Mesai saati sona ermişti. Bu düşünceler içinde işini yapmaya çalışırken Ferda Hanımın sesiyle irkildi: - Her şey hazır değil mi Kadriye? - Hazır Ferda Hanım. Ama Harun'a ulaşamadım. Eve gitmeden buraya gelmesini söyleyecektim. - Buluruz onu Kadriye meraklanma. Ay, Dinçer çok sinirli. Kız vermek kolay değil. Kadriye mahcup bir şekilde gülümsedi: - Babalar için zordur kızlarını vermek. Dinçer Beye hak veriyorum. Ferda Hanım telaşla hazırlıklara baktı: - Hülya desen sabahtan beri giyinemedi. Odasını allak bullak etmiş, bütün elbiselerini tek tek deniyor. Tam bu sırada kapı çalındı. Ferda Hanım atıldı: - Ben bakarım Kadriye... Koşar adımlarla açtı kapıyı. Harun gülümsüyordu kendisine: - Ah Harun! Biz de sana ulaşmaya çalışıyoruz. Annen eve gitmeden buraya gelmeni istemişti. Biliyorsun bugün Hakan'ın ailesi geliyor Hülya'yı istemek için. - Biliyorum Ferda Abla. Ama anneme başka bir sürprizim var benim. Siz de ortak olun bu muhteşem karşılaşmaya. Eminim çok şaşıracaksınız. Ferda Hanım şaşkınlıkla baktı genç adamın yüzüne. O an fark etti arkasında duran uzun boylu, siyah saçlı güzel kızı. Rengi bir anda heyecandan kızarmıştı: - Aaa, buyurun, kim bu küçük Hanım Harun? - Yeni savcımız Azize Hanım. Durdu derin bir soluk aldıktan sonra ekledi: - Yani yıllar önce izini kaybettiğimiz kız kardeşim Azize. Ferda Hanım tiz bir çığlık attı. Düşmemek için duvara tutunmuştu. Eliyle boğazını tuttu: - Aaa! Olamaz... Aman Yarabbi! Onun çığlığına evdeki herkes kapıya koşuşmuştu. Dinçer Bey kravatını yarım bağlamış, Hülya ise saçında tarağıyla koşmuştu. Kadriye şaşkın bir şekilde oğluna bakıyordu. Harun annesine döndü: - Anne bak sana kimi getirdim. Tanıdın mı? Kadriye genç kızın yüzüne baktı dikkatle, gözleri kısıldı. Boğuk bir ses fırladı dudaklarından: - Azize... Azize'm.... Yavrum, sensin... Azize dudaklarını ısırıyordu. Birden atıldı Kadriye'nin kollarına: - Anneciğim... Annem benim... Ana kız sarmaş dolaş oldular. Herkes ağlıyordu. Şaşkınlıkla karışık bir sevinç doldurmuştu evin içini... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.