Zuhal Hanım harika bir insandı. Personeliyle son derece barışık, onların hakkını koruyan, daima güler yüzlü ve işini çok iyi bilen tam bir iş kadınıydı. Esra sabah erkenden kalkıp salonu mis gibi temizliyor, sonra alışverişe çıkıyordu. Bu arada bebeğini yalnız bırakıyordu. O uyurken hemen yan taraftaki marketten alış verişini yapıyor, gelip çayını demliyor, kahvaltı edip bebeğini de doyuruyordu. Ondan sonra teker teker gelen personele çay servisi yapıyordu. Saat dokuz buçuk, on itibariyle müşteriler gelmeye başlıyordu. Akşam dokuzlara kadar çalışıldığı oluyordu. Esra bol miktarda da bahşiş kazanıyordu. Oldukça iyi para biriktirmeye başlamıştı. Esra'yı herkes çok sevmişti. O da işini son derece titiz bir şekilde ve büyük bir sorumluluk duygusuyla yapıyor, en ufak bir hataya dahi meydan vermemeye gayret ediyordu. Müşteriler de çok sevmişlerdi genç kadını. Bir hafta sonu işler bittikten sonra salonda Zuhal Hanımdan başka kimse kalmamıştı. Esra çekinerek yaklaştı kadına: - Zuhal Hanım, ben yarın izin kullanabilir miyim? Kadın hayretle baktı: - Nereye gideceksin Esra? Genç kadın yutkundu. Güveniyordu patronuna. Dudaklarını ısırarak önüne baktı: - Size anlatmak istiyordum ne zamandır efendim. Ben annemi arıyorum. Zuhal Hanım kaşlarını çatarak baktı. Ne zaman meraklansa böyle yapardı: - Gel bakalım, iki de neskafe yap haydi, konuşalım seninle... Biraz sonra iki kadın karşılıklı oturmuşlar, kahvelerini yudumluyorlar Esra'nın hikayesini konuşuyorlardı. Her şeyi başından itibaren, hiçbir şey saklamadan anlattı Esra... - İşte böyle Zuhal Hanım. Şimdi annemi arıyorum. Onu nerede bulacağımı bilmiyorum ama mutlaka bulacağım. İstanbul'da bir yerde. Başka yere gidemez... Zuhal Hanım düşünceli bir şekilde başını salladı "evet" anlamında: - Haklısın, burada bir yerdedir mutlaka. Bak sana ne diyeceğim. Biraz sabret. Bana annenin ismini ver, benim hem müşterilerden tanıdıklarımız, hem de eşimin arkadaşları var. Ben bir araştırayım. Doktor çok ahbabımız var. Annenin kaldırıldığı hastanenin başhekiminin karısı da bir müşterimin tanıdığıydı yanılmıyorsam. Bir araştıralım bakalım... Esra minnetle baktı kadına. Ellerine sarılıp öpmek istedi. Zuhal Hanım engel oldu genç kadının bu isteğine: - Aman Esra, hepimiz insanız, başımıza ne musibetler gelebiliyor. Birbirimize yardımcı olmalıyız. Haydi sen sıkma canını. Bulunur anneciğin. Ama sen yine de yarın bebeğini al ve çık biraz. Bunaldın burada, farkındayım... Esra sevincinden uçuyordu. Güveniyordu bu iyi kalpli kadına. Onun her işi becerdiğini biliyor, tuttuğu her şeyi kopardığına bire bir şahit oluyordu. O geceyi umutlanarak, heyecan içinde geçirdi. Çeşitli hayaller kuruyor, istikbale ait planlar yapıyordu. Bir küçük ev tutacaktı. Annesini orada oturtacak, ona çiçekler gibi bakacaktı. Bütün arzusu hatalarını biraz olsun telafi edebilmekti. Vicdanı ancak o zaman rahatlayacaktı. > DEVAMI YARIN