Annesini merakla dinliyordu genç kız

A -
A +

Saadet dudaklarını ısırdı. Buraya kadar kaçabilmişti bu sorulardan. Şimdi karşısında yirmi dört yaşında koskocaman, meslek sahibi bir kız duruyordu. Hiçbir bahanesi kalmamıştı. Doğruldu yerinden: - Ne öğrenmek istiyorsun baban hakkında? Gülay gözlerini kırpıştırdı: - Kim olduğunu, neden yanımızda olmadığını... Biliyor musun anne, benim annemsin ama senin hayatının karanlık bir dönemi var benim için. Bilmediğim, soramadığım, hep geçiştirdiğin bir dönem. Bunu öğrenmek istiyorum. Sanıyorum buna hakkım da var. Sormuyorum diye merak etmiyorum sanma... Yutkundu Saadet: - Peki kızım, dinle o zaman... Ben yetimhanede büyüdüm biliyorsun, oradan ayrıldıktan sonra ayaklarımın üzerinde durabilmek için savaş verdim. Foça'ya yerleştim yetimhaneden beni tanıyan bir muhtar amcanın yardımıyla... Orada dostlar edindim, çevre edindim, kendimi kabul ettirdim. Bir gün oradaki dostlarımdan biriyle bir genç adam geldi çalıştığım yere. Dostum dediğim kişi Tülay teyzenin ağabeyi Ersin'di. Yanındaki arkadaşını ise hiç görmemiştim. Adı Cüneyt'ti. Ondan sonra... *** Gülay annesini merakla dinliyordu. Saadet yıllardır içinde yaşadığı olayları seneler sonra ilk defa dillendirmenin heyecanıyla kendinden geçmiş bir şekilde anlatmaya başlamıştı. Anlattıkça açılıyor, yaşananların bir saniyesini bile atlamadan naklediyordu. Anlatırken Gülay onun zaman zaman öfkelendiğini, zaman zaman gözlerinin dolduğunu görüyordu. Sonunda sözlerini bitirdi Saadet: - Sen doğduğun zaman bir anda bütün yaşananları yüreğimin en derin yerine gömdüm ve sana odaklandım. Artık hayatımın tek anlamı vardı, o da sendin kızım. İşte bu hikâye böyle bir hikâye... Gülay bir müddet hiçbir şey söylemeden gözlerini halıya dikmiş bir şekilde sabitlenmişti. Saadet tedirgin olmuştu kızının sessizliğinden: - Ne düşünüyorsun kızım? - Çok kötü şeyler yaşamışsın anne... Bir daha hiç görmedin değil mi Cüneyt Beyi? İrkildi Saadet. Kızının babasından bu şekilde bahsetmesinden rahatsız olmuştu: - Babanı bir daha görmedim kızım. İyi bir koca değildi ama belki iyi bir baba olurdu, onu bilemem, senden hiçbir zaman haberi olmadı ki... - Haberi olsa da farklı bir şey olmazdı anne, eşine karşı, evliliğine karşı bu kadar sorumsuz olan bir kişi evladına karşı farklı bir davranışta bulunamaz. Saadet sıkıntıyla ofladı: - Hep bundan korktum kızım, ben senin içine nefreti aşılamaktan hep çekindim. Kimseden nefret etmeni istemem kızım. Babanı tanımıyorum ki onun hakkında yorumda bulunayım. Bu meselede asıl suçlu benim. Mantığımı kullanamadım veya yanlış kullandım. Toyluk işte, acemilik. Ama yüreğinde kimseye karşı nefrete yer verme kızım. Her şeyi olduğu gibi kabul et. Bak eksiğimiz yok çok şükür, hayatımızı sürdürüyoruz, aç değiliz, açık değiliz... Gülay dolu dolu gözlerle baktı annesine: - Baba eksik anne!.. Bu evde bir baba eksik. Benim "babam" diyebileceğim o güç eksik!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.