Saadet elindeki tepsileri tezgahın üzerine bıraktıktan sonra eliyle alnını tuttu. Garip bir şekilde terliyordu. Birkaç gündür kendisini iyi hissetmiyordu. Baş dönmeleri başlamıştı. İştahı yoktu. Yaşananların üzerinden iki ay geçmişti. Toparlanmıştı Saadet. Hayatına eskisi gibi devam ediyordu. Hafize Ana oğlunun yanından döndükten sonra olanları öğrenince şaşırmış, o eski insanların sevimli öfkesiyle bağırıp çağırmıştı Cüneyt'e. Bu arada Ersin de Cüneyt'e ulaşmak için çok çabalamış, ama genç adam arkadaşının hiçbir telefonuna çıkmamıştı. Gülümseyerek izlemişti Saadet bütün bu olanları. Sonunda zaman, her zaman olduğu gibi bütün öfkeleri yumuşatmış, herkes hayatına dönmüş ve değişiklikleri kabullenmişti. Tülay zaman zaman konuyu açmak istese de Saadet buna müsaade etmiyor hemen başka şeyler araya sokuyordu. Cüneyt'le ilgili hiçbir şey konuşmak, duymak, öğrenmek istemiyordu. Baş dönmeleri fazlalaşınca korkuyla sarardı: "Artık bir doktora gitmek şart oldu..." diye söylendi kendi kendine. Patronunun yanına gidip durumu anlattı ve öğleden sonrası için izin istedi. Öğleden sonra hızla çıktı iş yerinden. Zaten işler azalmıştı. Mevsim sona ermişti. Bundan sonra, ta nisan ayına kadar yoğunluk olmazdı. Ancak havanın güzel olduğu hafta sonlarında biraz kalabalık oluşurdu o kadar... Sağlık ocağının kapısından içeri girerken baş dönmesinden düşecek gibiydi. Numara alıp sırasını bekledi. Az sonra doktorun yanındaydı. Doktor hanım sevimli, kısa boylu, kumral bir kadındı. Gülümseyerek karşıladı genç kadını. Şikayetlerini dinledikten sonra kalkıp muayene etti. Steteskobunu kulaklarından çıkarttıktan sonra genç kadına döndü: - İzin verirseniz bir tahlil yapalım Saadet Hanım. Ondan sonra konuşuruz. Genç kadın hemen dışarı çıkıp laboratuvar kısmına yürüdü. Tahlil örneklerini verip beklemeye başladı. Yirmi dakika sonra doktorun kapısı açıldı ve hemşire seslendi: - Saadet Çelik... Doktor hanımın yanına lütfen. Saadet hemen hareketlendi ve odaya girdi. Doktor gülümsüyordu: - Buyurun Saadet Hanım, şüphelerim doğruymuş. İki aylık hamilesiniz. Şimdi neler yapacağınızı, bundan sonra dikkat etmeniz gereken şeyleri anlatacağım size. Saadet dünyanın fırıldak gibi döndüğünü hissetti. Sanki tonlarca ağırlığın altında kalmış gibiydi. Hiç beklemediği kötü bir sürprizle karşı karşıyaydı şu anda. Onun renginin bembeyaz olduğunu gören doktor fırladı yerinden, koşarak yanına geldi: - Saadet Hanım, iyi misiniz? Bembeyaz oldunuz bir anda. Genç kadın kendini toparlamaya çalıştı: - Teşekkür ederim doktor hanım, iyiyim. Bir an başım döndü yine: Doktor tebessüm etti: - Bunlar olacak bir süre. Endişelenmeyin. Bir çok farklılıklar yaşayacaksınız tabii ki. Şimdi size söyleyeceklerime riayet ederseniz kolay atlatırsınız bu zor zamanları. Yarım saat kadar kaldı doktorun yanında genç kadın. Dışarı çıktığı zaman hâlâ kendine gelememişti. Artık adını bile duymak istemediği, hayatından çıkartıp attığı, hayatında istemediği bir anı olarak kalan bir insanın çocuğunu taşıyordu bedeninde. Başını iki yana salladı: "Olamaz, ben nasıl yaparım? Nasıl büyütürüm bu çocuğu, ne derim ona?.." > DEVAMI YARIN