Artık eve gitmek için acelesi yoktu

A -
A +

Ömer usta Orhan'ı destekledi: - Tabii ya aslanım, bak, hakim de karar vermiş, gider görürsün özlediğin zaman. O senin yavrun, merak etme kimseler alamaz. Sen çalışkan çocuksun, toparlarsın durumunu. - Artık tüm gayem o usta. Allah'ın izniyle kısa zamanda inşallah... O gün akşama kadar çalıştı. İki arabanın tamirini bitirdi. Saat sekize doğru artık yorgunluktan kolları tutmuyordu. Atölyeyi kapattı. Hava hafif yağmurluydu. Ceketinin yakasını kaldırarak ağır ağır yürüdü. Artık eve gitmek için acele etmesi gerekmiyordu. Caddeye çıktığı zaman gök gürlemeye başlamıştı. Selda geldi aklına. Korkardı böyle havalarda. Ani bir kararla mezarlığa doğru ilerlemeye başladı. *** Enver bey ve Olcay hanım pencerenin önünde ayakta bekliyorlardı. Avukat Tahsin beyin arabası bahçeden içeriye girince ikisi de kapıya koştular. Tahsin bey özenle kucakladığı bebeği onlara gösterdi karşıdan: - Torununuzu getirdim efendim. Olcay hanım hafif bir çığlık atarak koştu ve Emre Çan'ı kucakladı: - Ah benim gülümün gülü. Tıpkı Selda'm. Bak gözlere Enver, nasıl da benziyor, tıpkı onun bebekliği. Canım. Tahsin bey Emre Can'ın doğum evraklarını ve nüfus cüzdanını da verdi dedesine. - Hiçbir zorluk çıkartmadı Orhan bey, zaten hazırlamış çocuğu. Olcay hanım öfkeyle soludu: - Tabii çıkartmaz, başından attı. Ayak bağı onun için. Kızımı öldürdü, şimdi rahat edecek. Bırakır mıyım hiç torunumu ben o adama. Bir daha asla göremez. İki adam birbirlerine baktılar. Enver bey usulca mırıldandı: - Biraz zamana ihtiyaç var Olcay, merak etme. Sonra avukatına döndü; - Gel Tahsin, seninle konuşacaklarım var. Salona girdiler. Olcay hanım torunuyla meşguldü. Orhan'ın gönderdiği eşyaların hepsine tiksinerek baktı: - Saliha, şunları yak, gözüm görmesin, ben kuzuma yepyeni şeyler alırım. Enver bey masaya oturmuştu. - Tahsin, fabrikayı satışa çıkar hemen. Acele sat. Bütün borçlarımı hesapla. Muhasebeciyle de konuştum. Hesapları kapatın. Gelecek bütün parayı İsviçre'ye transfer edin. Avukat şaşkın ve merakla sordu: - Aman beyefendi, ne yapıyorsunuz? Fabrikanız Türkiye'nin en verimli fabrikalarından biri. - Sen dediğimi yap Tahsin, ben kararımı verdim. Her şeyi satıp savıp gideceğim buradan. Yurt dışına yerleşeceğim. Torunumu orada okutup, orada büyüteceğim. Kim karışır? Tahsin bey alnında biriken terleri bembeyaz mendiliyle sildi: - Beyefendi, hakim kararı var... - Beni bağlamaz Tahsin. Karar verilmiştir. Sen sanıyor musun ki ben her hafta o adamın evime gelmesine, torunumu görmesine müsaade edeceğim? Yanılmışsın veya beni hiç tanımamışsın. Enver Demir öyle kolay kolay pes etmez, kolay pabuç bırakmaz. Avukat onun gözlerinde yanıp sönen kini, sesindeki kararlılığı görünce fazla bir şey söyleyemedi... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.