Yaşanan hastane serüveninin ardından bir hafta geçmişti. Murat o gün karısının taburcu edilişini bahçede beklemek zorunda kalmıştı. Başhekimin emriyle güvenlik tarafından binadan çıkartılmış, kapıya dahi yaklaşmasına izin verilmemişti. Onların gidişi sırasında yaklaşmak için birkaç hamle daha yapmış ama Şükrü Beyin telefonla yönlendirdiği korumaları ona engel olmuştu. Betül arkasına bile bakmadan babasının lüks arabasına binip gözden kaybolmuştu. Çaresiz bir şekilde yapacak hiçbir şeyi olmadan sudan çıkmış bir balık gibi kalakalmıştı... O geceyi bitkin ve yalnız geçirmişti. Sağlıklı düşünmeye çalışıyor ama zamana ihtiyacı olduğunu biliyordu. Sonraki günlerde biraz olsun kendini toplamayı başarabildi. Tek düşüncesi doğacak çocuğuydu. Kendisi anne ve babadan mahrum büyüdüğü için bir çocuğun hayatındaki ebeveyn eksikliğinin ne büyük yaralar açtığını biliyor, evladının bu olumsuzlukları yaşamasını asla istemiyordu. Bütün bunları medeni bir şekilde karısına ve karısının ailesine anlatabileceğini umuyordu. O sabah uyandığında "bir hafta insanların düşüncelerinin toparlanabilmesi için yeterli bir zaman olmalı" diye düşünerek hazırlandı. Tertemiz tıraş oldu, giyindi. Tam kapıdan çıkmak üzereyken ev sahibiyle karşılaştı: - Bugün son gün Murat... Evi boşaltıyorsun değil mi? Murat şaşkın bir şekilde gülümsedi: - Umulmadık şeyler oldu Ali Bey... Betül hastalandı... Bana biraz daha müsaade etseniz... Ali Bey'in kaşları çatıldı: - Ben anlamam... Bir hafta müddet dedim bir hafta.... Bugün bu ev boşalacak... Murat yutkundu ve çaresiz başını salladı: - Tamam Ali Bey... Tamam... Akşam anahtarınızı veririm. Artık hiçbir şey umurunda değildi. Otobüsün en arka koltuğuna oturdu. İlk defa gidiyordu Şükrü Karahan'ın evine. Otobüs Çamlıca'ya tırmanırken yüreği bir kuş gibi çarpıyordu. Bir demet papatya satın aldı. Köşkün kapısına geldiği zaman heyecandan ayakları titriyordu. Kapıdaki görevliye yaklaştı: - Ben Betül Hanımın eşiyim. Kendisini görmek istemiştim... Kapıdaki güvenlik görevlisi yukarıdan aşağıya süzdü genç adamı. Hiçbir şey söylemeden fiberglastan inşa edilmiş küçük kulübeye girip telefonla bir süre konuştu. Sonra dışarı çıktı: - Sizinle görüşmek istemiyorlar genç adam. Hemen burayı terk edin!.. Murat kalakalmıştı: - Ama ben eşiyim. Kanun karşısında yasal kocasıyım, nasıl olur? Güvenlik görevlisi omuzlarını silkti: - Ben aldığım emri söylüyorum size. Hemen uzaklaşın buradan yoksa... Murat'ın dudaklarında acı bir gülümseme belirdi: - Tamam arkadaşım, gidiyorum... Omuzları çökmüş bir şekilde uzaklaştı ağır adımlarla... Bir türlü anlam veremiyordu. Betül'ün böyle ani karar değiştirmesi onuruna dokunmuşlu. Oysa nasıl inanmıştı onunla birlikte kurdukları hayallere. Gerçekten sevmişti karısını. Onun sosyal statüsünü bir an bile aklına getirmeden yalın bir insan olarak sevmişti. Birlikte mücadele edecekleri hayat kavgasının zorluklarını bile göz ardı edebilmiş, her şeyiyle bağlanmıştı... > DEVAMI YARIN