Artık o bir tıp öğrencisiydi

A -
A +

Baba kız ortaklaşa kurdukları düzenin içinde sakin ama hüzünlü bir şekilde yaşıyorlardı. Her ne kadar belli etmemeye çalışsalar bile ikisinin de gözlerinin derinliklerinden kaybolmuyordu o hüzün. Yasemin yalnız kaldığı zamanlarda annesini düşünüyor ama eskisi gibi özlemle değil öfke ile anıyordu onu. Zaman zaman kendisini sorguladığı da oluyordu. "Artık annemi sevmiyor muyum yoksa?" diye hesaplaştığı anlar çok sıktı. Buna vermesi gereken cevabı kendine itiraf edemiyor. Yüreğinde bastırmaya çalıştığı özlemi ve sevgiyi kendine bile ifadeden korkuyordu. Onun ortaya sergilediği duygu öfkeydi. Bundan başka bir duygunun yanlış olacağını düşünüyor ama içinde var olan sevgi ve özlemi de hissedince kendisiyle hesaplaşmaya başlıyordu. Şeref saatine baktı: - Haydi kızım, işimizi bitirdik. Otobüsü kaçırmayalım. Hiç olmazsa akşam biraz hizmet verelim bugün. Hesabı ödeyerek kalktılar. Üçkuyular'a belediye otobüsüyle geldiler. Oradan Karaburun otobüslerine bineceklerdi. Önlerinde sıra bekleyen bir kadına dikkatle bakıyordu Yasemin. Kadın kendi yaşlarında bir kızın elinden tutmuş, ara sıra saçlarını okşuyordu. Küçük kız ise durmadan neşeli bir şekilde annesiyle konuşuyordu. Şeref kızının gözlerinin dolduğunu fark etti. İçinin ezildiğini hissetti. Daha sıkı tuttu Yasemin'in elini. Küçük kız da, duygularını açığa vurduğunu, bunun da babasını ne kadar üzdüğünü anlamıştı. Şeref'in yüzüne baktı acı bir gülümseme ile. Adam boğuk bir sesle: - Üzülme kızım. Ben varım. Senin hem baban hem de ananım ben. Yasemin iyice sokuldu. Babasının, gözlerinde biriken yaşları görmesini istemiyordu. *** Kafeteryanın bütün masaları doluydu. Tezgahın arkasında kasanın başında oturan Şeref memnun bir ifade ile baktı masalara. Yavaşça mırıldandı mutlu bir şekilde kendi kendine: - Allah bereket versin. Garson olarak yanlarında çalışan on altı yaşlarındaki genç koşarak gelip içeriye seslendi: - İki börülce, bir çipura. Bir de salata. Tezgahın arka tarafındaki bölmeden başını uzatan genç kız Şeref'e gülümsedi önce, sonra garsona döndü: - Biraz bekleteceğim ama. Çipura hemen olmaz. Ateş daha yeni yeni oturuyor. Çocuk omuz silkti: - Tamam abla, bekleriz. Yasemin ellerini kurulayarak çıktı mutfak bölmesinden. Babasının yanına yaklaştı: - Allah'a şükür, iyi gidiyor değil mi baba? - Öyle Yasemin'im. Bu sene turist çok oldu. Yerlisi yabancısı. Allah bereket versin. *** Yasemin uzun boyu, omuzlarına dökülen iri dalgalı kestane rengi saçları ve uzun kirpiklerinin süslediği ela gözleriyle gerçekten çok güzel bir kız olmuştu. Yirmi iki yaşını bitirmek üzereydi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinin beşinci sınıfına geçmişti bu dönem. Yaz tatilinde babasına yardım ediyordu. İki sene sonra doktor çıkacaktı. Hiç problemsiz okumuştu bunca seneyi. İlk girişinde Tıp Fakültesini kazanmış, baba kız o gün adeta bayram yapmışlar, Yasemin sevincinden hüngür hüngür ağlamıştı. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.