Handan evine gelir gelmez bavullarını olduğu yerde bırakıp önce bir duş aldı, ardından divana uzanıp gözlerini kapattı. Onuru zedelenmişti. Haberinin bile olmadığı bir konu hakkında çaresiz duruma düşmüş, korkunç bir iftiraya uğramıştı. Onu en çok yaralayan Faruk'un tavrı olmuştu. Sormadan, dinlemeden, araştırmadan kararını vermişti. Acı bir gülümseme belirdi dudaklarında: "Beni hiç tanımamışsın Faruk! Yazık oldu..." Funda için ise üzülüyordu. Genç kızın asi gençlik duygularının etkisiyle hayatını büyük yanlışlara yönelteceğinden endişe ediyor, ama bu şartlarda nasıl müdahale edebileceğini bilmiyordu. Faruk'un kesin bir kararlılıkla söylediği "bu evi terk et, seni görmek istemiyorum" sözlerinden sonra orada kalamazdı. Hemen hazırlamıştı bavullarını. Faruk bu konuşmadan sonra evden gitmiş ve gelmemişti. Yine de belki konuşabiliriz umuduyla ertesi güne kadar beklemişti Handan. Gece boyunca hiç uyumamış ve salonda oturmuştu. Kendini temize çıkarmanın heyecanı ve savunmasızlığı içinde bir kere bile gözünü kırpmadan beklemişti kocasını. Ama gün ışımaya başlayıp gelen giden olmayınca Faruk'un kesin kararlı ve yaptığının doğru olduğunun düşüncesiyle uzak durmak istediğini anlamış, üstelemeyi gururuna yedirememişti. Hıçkırıklar içindeki Fulya'yla ve Fatma Hanımla vedalaşmıştı. Faruk'un genç kadını yüksek sesle kovmasına şahit olmuşlardı. Fatma çok sevdiği bu genç kadının böylece gitmesini sindirememiş üstelemişti: -Hanımım, bana düşmez ama neden? Ben Faruk Beyimi çok uzun senelerdir tanırım, neden böyle bir şey yaptı? Handan başını iki yana sallayarak acı bir gülümseme ile cevaplamıştı: - Ben Faruk'a kızgın değilim Fatma Hanım, hoşça kalın! Ne Fatma öğrenebilmişti gidiş sebebini ne de Fulya biliyordu... Geldiği gibi sessizce ayrıldı Handan. Genç kadın evini boşaltmadığı için sevinçliydi... Bir müddet sonra uzandığı divanda bir gece önceki uykusuz geçen saatlerin verdiği mahmurlukla dalıp gitti... Gözlerini açtığı zaman vakit oldukça ilerlemişti. Neredeyse gece yarısı olmak üzereydi. Yavaşça kalktı yerinden. İçinde taş gibi bir sıkıntı vardı. Uğradığı iftiradan aklanamamanın verdiği ızdırap beynini, yüreğini kemiriyordu. Saatler geçtikçe daha kötü olduğunu fark ediyordu. Mantıklı düşünmeye gayret ederek bir karar vermeye çalıştı. Çalışmaya başlaması lazımdı. Geçimini sağlayabilmek için mutlaka para kazanması gerekiyordu. İçine düştüğü duruma sebep olan kişinin Funda olduğunu biliyordu. Asıl üzüntüsü onun içindi. Ayaklarını sürüyerek mutfağa gitti ve bir bardak su içti. Bütün vücudu sızlıyordu. Gözlerini kıstı: "Faruk, bana istediğini söyleyebilirsin ama kızın bir uçuruma gidiyor!" diye mırıldandı. DEVAMI YARIN